Avam Kimsenin Bir Mezhebe İntisab Etmesi Gerekir mi ?

İbn Hamdan el-Hanbeli (رحمه الله) dedi ki: “Bu hususta iki kavil vardır.

1- Bu (bir mezhebe intisab etmesi) gerekmez/zorunlu değildir. Ümmetin ilk asrında (sahabe döneminde) avamın muayyen bir alimi has olarak taklit etmesi zorunlu değildi.

2- Bu (muayyen bir mezhebe uyması) zorunludur. Bu (zorunluluk), fukuha ve diğer ilimlerde ictihad mertebesine ulaşmamış her kimse içindir. Bu kimsenin dilediği mezhebe (dilediği hususta) ittibasına cevaz verilirse, bu kimseye hevasına göre mezheblerden dilediğini almak ruhsatı verilmiş, bu kimse haram ve helal tercihinde muhayyer kılınmış ve bu kimseden teklif düşmüş olur.

İlk asırda ise durum böyle değildi. Çünkü ilk asırda hadis ahkamlar için kurulu mezhebler yoktu ki, basitleşip bilinsin. Bu sebeble bu kimseye düşen muayyen bir mezhebi taklit etmektir. Bu (son zikrettiğim) avama ictihad kapısını açmaktan daha evladır (Sıfat’ul-Mufti ve’l-Mustefti 279-280)

İkinci kavlin daha güzel olduğunu vakıada da görüyoruz. Şöyle ki bu usulsüzlüğü de peşinden getiriyor, kitaplardan ve ülemadan keyfi tercihlere sebeb oluyor. Düşünün adama ‘Şu konuda hatalısın avam abicim’ dediğinde, ‘Olur mu bu konuda hanefilere uydum’ dediğini, bir başkasında hanbeli olduğunu, bir başkasında ise maliki ve şafii olduğunu duyarsın. Öyle ki kitaplar ve alimler onun için açık büfeye döner, neye ihtiyacı varsa onu alır, kimse de kendisine karışamaz. Çünkü o kapı kendisi için açılmış halde duruyor.

Şura’nın Babası Mesud

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir