Bu yazıda oy atmanın hükmünü yazmayacağım, sadece hakimiyet tevhidinin ne demek olduğunu ve oy hususunda verilen fetvaların alt yapılarına değineceğim.

Hakimiyet tevhidi ne demektir ?

Aslen tevhidin böyle bir taksimatı olmasa da, doğru anlaşılması durumunda böyle isimlendirmekte bir beis yoktur.

Hakimiyet tevhidi ile kastedilen, bir kimsenin Allah’ı şeriat koyucu olarak kabul etmesi, onu bu hususta birlemesi, Allah’tan başka şeriat koyucu kabul etmemesi demektir. Ya’ni bir kimsenin Allah’ın haram kıldığını haram, helal kıldığını helal kabul etmesidir. Bu, tevhidin bir cüzüdür. Bu hususta Allah’tan başkasını şeriat koyucu olarak kabul etmek, Allah’ın izin vermediği bir hususta bir başkasına ittiba etmektir. Kim Allah’ın haram kıldığını helal kabul ederse, o tevhidini bozmuş, Allah’a şirk koşmuştur.

“Yoksa onlara Allah’ın izin vermediğinde dinden şeriat kılan ortaklarımı vardır” ayeti, bunu anlatmaktadır.

Misalen, Allah mu’minlere zina etmeyi haram kılmıştır. Bir mu’min için onu haram kabul etmesinden başka bir yol yoktur. Eğer bunu helal sayarsa, bu kimse velev ki bütün ahkamı kabul etse de şirke düşer.

لو أحل محل الميتة في غير اضطرار أو أحل الزنا لكان مشركا بإجماع الأمة وإن أطاع الله في جميع ما أمر به وإنما سمي مشركا لأنه اتبع غير الله فأشرك بالله غيره

Zeccac (رحمه الله) dedi ki:

“Eğer kişi zaruret olmaksızın meyteyi helal sayar ya da zinayı helal sayarsa, bu kimse velev ki Allah’ın bütün emrettiklerinde ona itaat etse de, o ümmetin icmasıyla müşrik olur ! Bu kimse müşrik olarak isimlendirilmiş, çünkü o Allah’tan gayrına (haramı helal kabul etmek hususunda) tabi olmuş, böylece gayrını Allah’a ortak kılmıştır”

Mean’il-Kur’an ve İ’rabuhu 2.cilt syf 287

Bu husus ilim ehlinin icmasıyla sabittir.

Hakeza zarureti dinin hilafına olan her hususta böyledir.

Bu sebeble bu husus, avam/alim farketmeksiz bütün insanların bilmek/iman etmek zorunda olduğu hususlar olarak kabul edilmiş, buna da ‘Zarureti din/dinde bilinmesi zorunlu olan hususlar’ denilmiştir.

Tabi bunun bazı tafsilatları vardır, lakin mahalli burası değildir.

Hakimiyet tevhidi hususunda insanlar ne ile mükellef/teklif sahibi olurlar ?

Hakimiyet tevhidi hususunda insanlar, sem yolu ile yani şeriatın kendisine ulaşması ile mükellef olurlar. Bu hususta mu’tezileyi muhdese dışında bir hilaf bilinmemektedir. Mezhep farketmeksizin hangi fıkıh kitabından riddet babını açarsanız açın, bunu görürsünüz. İlim ehli bu sebeble yeni müslüman olmuş ya da müslümanlarla arkadaşlık etmeyen kimseleri bu hususta ma’zur kabul etmiş, bunda bir niza’a da düşmemişlerdir.

فهذا مرتد تجري عليه أحكام المرتدين إلا أن يكون قريب عهد بالإسلام ويجوز أن يخفى عليه ذلك وهذا لا يختص بالصلاة بل يجري في جحود كل حكم مجمع عليه

Rafi’i (رحمه الله) dedi ki:

“Bu (namazın vucibiyetini inkar eden) mürteddir, onun üzerine mürtedlerin ahkamı icra edilir, ancak o kimsenin İslam’a yeni girmiş olması müstesna ; Bu kimse üzerine hafiyy kalmış olabilir. Bu da sadece namaza has olan bir şey değil, bil’akis üzerine icma olan (zarureti dinden olan) her hükmü inkar eden kimseye icra edilecek olan ahkamdır”

el-Aziz, Şerh’ul-Veciz 2.cilt syf 462

Demokratik sistemlerde oy atmayı hakimiyet tevhidine bağlayan ve bağlamayanlar ne sebeble böyle yapmaktadırlar ?

Demokratik sistemlerde oy atmayı hakimiyet tevhidine bağlayanlar, bunu ona mecburi kılanlar, ilgili nasları buna karine yapmakta, oy atan kimselerin hakimiyet hakkını başkasına verdiğini söylemektedirler. Buna sebeb olarakta, meclislerde çıkarılan kanunların Allah’ın kanunlarına muhalif olmasını, oy atan kimselerin buna direk sebebiyet veridiklerini söylemiş, oy atmayı hakimiyet meselesine dahil etmişlerdir.

Demokratik sistemlerde oy atmayı hakimiyete bağlamayan, bunu ona mecburi kılmayanlar ise, oy atan kimselerin haramları haram, helalleri helal kabul etmesini karine yapmış, ‘Eğer bu oy atan kimseler şeriat koyucu olarak onları kabul etseydiler, Allah’ın haram kılmasını değil, onların helal kılmasına iman ederlerdi’ demişlerdir. Bu sebeble de ‘Oyun böyle bir manaya gelmesinin zorunlu olmadığını, böyle kabul edenlerin lazımlar sebebiyle böyle yaptığını’ söylemişlerdir.

Tabi bu sebeble de oy atmak hususuna farklı fetvalar vermişlerdir. Bu fetvaları özet olarak zikredip, bu fetvalarla bayrak olmuş kimselerden de bir kaç örnek zikreceğim.

Bunu ona zorunlu kılanlar, oy atmayı şirk kabul etmiş, bu hususta da bir takım fırkalara ayrılmışlardır.

Kimisi bunu direk vadıh/açık ve ilm’ul-amme/zarureti dine dahil etmiş, bu sebeble de kişinin kastı, tevili ve cehalet gibi mazeretlerini geçersiz saymış, ikrah müstesna oy atanların küfrüne hükmetmişlerdir. Bu fetva Abdulkadir bin Abdulaziz’den sadır olmuş, Türkiye de Halis Bayancuk hoca ile alem olmuştur.

Kimisi de bunun bu manaya geldiğini kabul etse de, bunu zarureti dine dahil etmeyip, hafiyy melese/ictihad babında şirk kabul etmiş, oy atanların zarureri dini ikrar etmesini buna karine yapmışlardır. Bu sebeble sadece ikrahı değil, tevil, cehalet, kasıt gibi manileri de özür kabul etmiş, bu hususta tafsilata gitmişlerdir. Bu fetva, Ebu Katade el-Filistini ve Ebu Muhammed el-Makdisi’den sadır olmuş, türkiye’de de Musa Olgac hoca ile alem olmuştur.

Oyu hakimiyete zorunlu kılmayanlar da iki kısma ayrılmıştır.

Onlardan kimileri aslen haram kabul etse de, ‘Aheff’ud-darareyn’ vb fıkhi kaidelerden yola çıkarak oy atmayı zarurete dahil etmiş, ‘Zaruretler haramları mubah yapar’ kaidesi ile de oy atmaya cevaz vermişlerdir. Bu fetva, İbn Useymin, bin Baz ve Tarifi gibi alimlerden sadır olmuş, ülkemizde genel olarak kabul edilen fetva da bu olmuştur.

Onlardan başka bir kısmı ise oy atmanın bu kaidelere dahil olmadığını söylemiş, bu sebeble de oy atmanın haram olduğuna dair fetva vermişlerdir. Bu fetva da Mukbil ve Ulvan gibi alimlerden sadır olmuştur

Not: Suleyman Ulvan halkları asli kafir olanlarla olmayanların arasını ayırmış, halkı asli kafir olanlarda cevaz, olmayanlarda ise haram olduğuna dair fetva vermiştir.

Ben burada oyun hükmünü anlatmadım, kendi kabulümden de bahsetmedim, sadece meselenin iyi anlaşılması için verilen fetvaların alt yapısına değindim..

Rabbim faydalı kılsın.


Şura’nın Babası Mes’ud