HEVALARINI SÜSLÜ GÖSTERENLERİN MASKELERİNİ İNDİRMEK DİNİMİZİN ŞİARIDIR
Dünyada sivil demokratik toplum felsefesine göre yaygın bir kavram olan “çoğulculuk”, “çok kültürlülük” ezberlerle yaşamayan, “kitle ve sürü psikolojisine uymayanlara” haramdır.
Anadolu insanını “Misak-ı Milli” sınırları dahilinde İslam ile irşâd etmeye kendilerini selahiyetli gören ülkenin tuzu kuru allameleri, şeyhleri ve ilahiyatçıları mantar gibi bitiyorlar. “Dine karşı din!” misyonuyla “Anadolu İrfanı, Yerli Dindarlık, Milli İslam…” gibi türedi, indi, nevzuhur, melez bir din projesini inşa etmek için ilim kisvesiyle devlet marifetiyle canhıraş çalışıyorlar. Bu anlayış ve tarza sahip olmayıp İslam’ı statükoya alet etmeyen, resmi ideolojiyi inancı gereği sorgulayan ve karşısında sorumluluk alarak beraatini ilan edenleri de türlü ithamlar ve iftiralarla itibarsızlaştıranlar da yine sistemin teologları oluyorlar. Resmi ideolojiyi ve milli refleksleri koruma güdüsüyle “devlet baki her şey fani”misyonuna İslam’ı bile aygıt yapmaktan imtina etmiyorlar. Ve bu mefkureye tehdit addettikleri ilmi ve fikri İslâmî muhalefeti zaman ve zemin konjonktürüne göre dergilere dosya konusu yaparak,raporlar yayınlayarak, TV programlarıyla rutine dönüştürerek, röportajlar ve konferanslar vererek ötekileştirip kışkırtıyorlar. Hatta yöntemsel farklılıklarını bile bilmelerine rağmen kasıtlı ve ısrarcı motivasyonla ayrım yapmadan, birbirleri arasındaki yöntem ve yaklaşım farklılıklarını gözetmeden, hepsini birden sapkınlık, tekfircilik, aşırılık ile şeytanlaştırıyorlar. Ağızlarını eğerek, avurtlarını şişirerek, seslerini yükselterek çirkinleşen bu kalemşörlerin, misyonerlerin, mankurtların herkese müsamaha gösterdikleri “demokrasi” hukukundan nasibini alamayanlar “radikal, cihatçı, şeriatçı” yobazlar! oluyorlar. Bir de milli ve seküler nizamlarına biat etmeyen bu Müslümanları bir de emperyalist projelerin truva atları olarak tavsif ediyorlar. Maalesef ki o engin hoşgörülerinin kullanma hakkından bir tek bunlar muaftır!
…
-Kadıyani – Bahai tohumları Kur’ancı akımlar Kur’anı tahrif ederler,sünneti uydurulan din,fıkhı atalar dini görürler ; ama bu allameler sadece dudak altından biraz mırın kırın eder,resmi dini merciiler ise bu sapkınlıkları İslam medeniyetinin akıl ve bilgi harmanında modern dünya gerçeği görür.
-Şii-Rafizi fırkalar Ehli Sünnet mensubu herkesi ridde ehli görür, ashaba küfrederler piyasa cemaatlerinin otoriteleri tehlike görseler bile veliyyul emrlerinin fıkhında vahdet havzasının mazlumları oldukları için çok ta kaale alınmazlar.
-Tarikat adı altında yapılanmış birçok batini ve bidat firkası asılsız inanclar-zikirler-ayinler icra eder,insanların mallarını yerler salon hocaları ise bunları İslamın irfan-hikmet pınarı görür.
-İslam’ın kılıfını kullanarak sahte peygamber – Mesih-mehdi kisveleri
(İ. Evrenesoğlu, Tuncer Çiftçi, Muharrem Karabay v.b) ile televizyon-radyo -neşriyat ile aşikâr din istismarı yapan cemaat ve deccalleri resmi makamlara şikayet ettiklerini ıslah-irşad-cerh raporları hazırladıklarını göremiyoruz.
-Deist ilahiyatçılar dine karşı din politikası ile İslam’ın Pavlusları olanlar anayasal düşünce ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilir.
Ateist, LGBT, Yahudi, Hristiyan, Laik, Komünist v.s topluluklar bile İslam’ın engin hoşgörüsüne havale edilir ama kültürel, geleneksel, melez, siyasal İslam yorumunu reddeden ülke müslümanları hep öteki, marjinal cüzzamlı görülür.
“Çoğulculuk” teorisine aldananlara sorular!
Tabloyu gözönüne alın ve azıcık muhasebe yapın kardeşlerim.
Söyler misiniz şu değişik yaftalamalar ile karalanan merdud, münker, mezmum gördüğünüz bu kardeslerimiz;
- * Cihad ederken Kuran ve Sünnet uğrunda cihad etmiyor mu,
*Allahın ahkamı için sahih niyetler taşımıyor mu,
*Talebeleri ilim tahsil ederken,alimleri ictihad ederken selefin fıkhından(dört mezhep) bir usulü takip etmiyorlar mı, *Kadınları Rasûlullah ( sallallahu aleyhi ve sellem ) hanımları gibi giyinmiyorlar mı?
*O her seferde her firkayi potasına dahil ettiğiniz ehli kible karinesi ile kiblenize dönmüyorlar mı?
*Hangisinin namazı diğerlerinin namazından daha zayıf?
Demek ki mesele aşırılık iddiaları değil mesele dışardan haçlıların, siyonistlerin işgal, savaş ve yıkım politikalarına karşı cihad ederek; içerden rafizilerin, bahailerin, kadiyanilerin, batıni sufilerin ezberlerine/safsatalarına itiraz ederek ümmetin uyanışına vesile olanları sui misaller üzerinden bertaraf etmektir.
Hezimet, hurafat ve zillet kültürünü kimse bize musamaha, nasihat, hoşgörü, kardeşlik edebiyatı diye sunmasın.
“Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?” (Saffat 154-156