İslam Alametleri
İslam Alametleri
Birçok hadiste şehadeteynin kişinin İslam‘ı için kafi olduğu sarih olmasına rağmen, neden İslam’a alamet olmadığı söyleniyor? Konuyla alakalı birçok alimden nakil yapılıyor. Alimlerimizin hiçbiri isabet edemedi mi?
Kendisinden nakil yapılan alimlerden getirilen kaviller sahihtir, hata alimlerde değil, nakilleri fehmeden zihniyettedir.
Bu alimlerden biri de, İmam Şafii’dir ;
وإن كان منهم طائفة تعرف بأن لا تقر بنبوة محمد إلا عند الإسلام أو تزعم أن من أقر بنبوته لزمه الإسلام فشهدوا أن لا إله إلا الله وأن محمدا عبده ورسوله فقد استكملوا الإقرار بالإيمان فإن رجعوا عنه استتيبوا فإن تابوا وإلا قتلوا
İmam Şafi’i (رحمه الله) dedi ki:
“Eğer onlardan (kitap ehlinden) Muhammed’in nubuvvetini, ancak İslam’a (girmek için) ikrar ettiği bilinen/malum olan bir taifeden olur ya da Onun (Muhammed’in) nubuvvetini ikrar edene İslam’ın lazım geldiğini iddia ettiği (bilinen bir taifeden) olup Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Onun kulu ve Rasulü olduğuna şehadet ederlerse, onlar imanı ikrar ederek (imanı) ikmal etmiştir. Eğer bundan (şehadeteyn’den sonra) rucu ederse, istitabe uygulanır. Eğer tevbe ederse (ne ala), etmezse katledilir” [1]
İslam’ına hükmedilecek kimse iki kısımdır.
1. Hali bilinen kimse. Bunlar asli kafir ya da İslam’ı terkeden mürtedlerdir.
2. Hali bilenmeyen kimsedir. Yani kendisinden ne İslam ne de küfrün sabit olmadığı kimsedir.
İlk taifenin İslam’ının kabulüne gelince; Bunların hangi asli kafirlerden olduğuna bakılır. Hakeza mürtedse, dini hangi konuda terkettiğine bakılır.
Günümüzden örnek vermek gerekirse;
Misalen, Mustafa İslamoğlu İslam dinini terketmiş bir mürteddir. Bu kişi hadisleri yalanlamak ve bir çok konuda küfre sapmak suretiyle, Allah’ın dinini terketmiştir.
Eğer İslamoğlu‘nun namaz kıldığını veya şehadeteyni söylediğini görürsek, onu müslüman olarak kabul etmeyiz. Çünkü bu kimse dini bunların dışında başka bir şeyle terketmiş bir kimsedir.
Bu, mürtedin durumudur. İlim ehli icmaen mürtedin küfründen tevbe etmesi gerekir demiştir.
Asli kafire gelince ; Bunlar kısım kısımdır.
Necran ehlinden bir adamı görürsek, biliyoruz ki bu adam necran ehlinin dini üzeredir. Bu adamın şehadeteyni, yukarı da İmam Şafii‘nin söylediği gibi, onun İslam’ını kamil yapmaz. İmam Şafii‘nin ‘Onlardan biri’ ve تعرف ‘Bilinen’ kaydı bunu ifade eder.
Putperest kişiye gelince, namazı ve şehadeti onun İslam’ıdır.
Asli kafirler arasındaki bu taksimin sebebi de, söylediği şehadeteyn ile İslam’ı kastedip kastetmemesinden dolayıdır. Bundan dolayı ilim ehli icmaen şehadeteyne “İslam dışındaki dinlerden beriyim” lafzını ziyade edenin İslam’ına hükmetmiştir.
İbn’ul-Munzir ilim ehlinin bu hususta icma ettiğini söylemiştir. [2]
Ulemanın necran ehlinin imanını kabul etmemesinin sebebi, onların bu sözlerinin İslam’ı kastedip kastetmemesi babındandır.
Günümüzde şehadetyni İslam alameti kabul etmeyenlere baktığımız da umumen kendilerini Hanbeli mezhebine nisbet etmektedirler.
Kendisini Hanbeli mezhebine nisbet eden bir adamın böyle şeyler söylemesi ise komiktir.
Çünkü İmam Ahmed‘in yanında bu mevzu, İmam Şafii’nin yanında olduğu gibi değildir. İmam Ahmed İslam’ı kastetmese dahi kişinin şehadeteynini, onun dinine alamet saymış, “Ben İslam’a girmeyi kastetmedim” demesi halinde bile, İslam’a icbar edileceğini söylemiş ve bu hususta muhalifleri reddetmiştir.[3] , [4]
Bu, ilk taifenin İslam’ı için verilecek örneklerdir.
İkinci taifeye gelince; Bunlardan birinden şehadeteyn ve namaz gibi Allah’ın ve Rasulü’nün “İmandır, İslam’dır” dediği şeyler sabit olursa, o kimse müslüman olarak kabul edilir.
ولو صلى رجل غريب بقوم ثم شكوا في صلاتهم فلم يدروا أكان كافرا أو مسلما لم تكن عليهم إعادة حتى يعلموا أنه كافر لأن الظاهر أن صلاته صلاة المسلمين
İmam Şafi’i (رحمه الله) dedi ki:
“Yabancı (hali bilinmeyen) bir adam bir topluluğa namaz kıldırırsa, sonra onlar (o topluluk ardında namaz kıldıkları bu adamın) ‘kafir miydi yoksa müslüman mıydı’ diye namazlarından şikayet ederlerse, onun kafir olduğunu bilinceye kadar onlar üzerine iade yoktur ! Çünkü zahir olan kıldığı namazın müslümanların namazı olmasıdır” [5]
قلت من خاف أن يصلى خلف من لا يعرف قال يصلي فإن تبين له أن صاحب بدعة أعاد
Salih bin Ahmed (رحمه الله) dedi ki:
“(Babama) tanımadığı kimsenin arkasında namaz kılmaktan korkan bir adamdan sordum. Ahmed ‘(Namazını) kılar ; Eğer (sonra) kendisine (o kimsenin küfre varan) bi’dat ehli olduğu açığa çıkarsa, (namazını) iade eder’ dedi” [6]
Bu konuda ilim ehlinden muhalefet eden hiç kimseyi görmedim.
İbn Teymiyye ve İbn Ebi’l-İzz bu hususta icma nakletmişlerdir. [7] , [8]
Buraya kadar olan kısım ilim ehlinin kavillerinin fehmi için kafidir.
Bu konuda şer’i nasları zikretmeye hacet yoktur, çünkü bu husus tevatüren nakledilmiştir.
Bunları kabul etmeyen kimseyi bekleyen tehlike, İmam Şafii’nin şöylediği gibi, istihsan yapıp şer’i nasları iptal etmektir.
Şeriat bunları İman ve İslam kılmıştır.
Pratikte bunları kabul etmeyenlere gelince; Onlar bugün bazı küfürlerin yaygın olduğu gerekçesiyle, şehadeteyni veya namazı İslam alameti olarak kabul etmeyiz demektedirler.
Onlara “İslam alameti nedir?” diye sorun.
Alacağınız cevaplar, onları ve onlara uyanları büyük çıkmazlara sokacaktır.
Şöyle ki; “Tağutu red etmeli” diyen adama sorun; Senin kafir olduğuna inanıp tağutu tekfir ediyorum diyen kimse yok mudur?
Cevap: Vardır. Günümüzde hadisleri inkar eden nice kafirler var ki, senin tağut dediğine tağut der.
Senin şehadeteyni kabul etmeme gerekçen şuydu; Bu, müslüman ve kafiri ayırmıyor. Peki tağutu tekfir etmek ayırdı mı?
Bizim nezdimizde “Oy atmayı şirk görmektir” diyen kişide aynı çıkmaza düşecek, çünkü nice kafirler var ki, oy atmaya şirk der. Bunu iddia eden kimsenin mezhebine göre de kafirle müslümanı mutlak manada birbirinden ayırmadı.0
Bunların tek çıkış yolu şu olacaktır; Bizim yanımızda İslam alametleri, “Biz filan hocaya tabiyiz yani bugün bu düşünceyi ortaya atıp iddia eden kişiye tabiyiz” demek olacaktır.
Bu da kendilerini Allah muhafaza huruc yoluna sokabilir.
Onun için şer’i naslar böyle şeyler ile terkedilmez, bu kabuller sizleri Allah muhafaza şeriatı değiştiren konumuna sokabilir, bununla beraber bu yol çıkmaz sokaktır.
Bu usulle tarihe yaklaştığımızı düşünelim.
Hangi akaid kitabını açarsak, “Kur’an Allah’ın kelamıdır, mahluk değildir. Kim mahluk olduğunu söylerse, küfre düşer” ibaresini göreceğiz.
Peki bu ilim ehlinin yanında icma ile sabitken, onlardan biri bile “biz namazı ve şehadeteyni İslam’a alamet saymayız, ta ki Kur’an mahluk demeyi küfür sayıncaya kadar” dediğini duyduk mu? Bunu iyi düşünün.
Benzer şekilde sıfatları ta’til eden, Allah’ın ahirette görülmeyeceğini, O’nun kelamı ses ve harf ile değildir diyen nice fitne dönemleri oldu, lakin ulema bunları insanlara şart koşmadı.
Dikkat et kardeşim! Allah’ın ve Rasulü’nün İman ve İslam dediğine İman ve İslam demiyorsun, ilim ehlinin icmasını deliyorsun ve yaptığın seni şer’i nasları iptale götürüyor.
Allah’tan bu hataya düşen, ilim ehlinin kavillerini yanlış anlayan, onların kavillerini yerinde kullanmayan kimselere, ilim ehlinin kavillerinin fehmi için dua ederim. Rabbim bizleri onların yolundan ayırmasın.
Allah en doğrusunu bilendir.
Şura’nın Babası Mes’ud
KAYNAKÇA
[1] el-Umm 6.cilt syf 172
[2] el-İşraf, ala mezahib’il-ulema 8.cilt syf 75-76
[3] Hallal, Ahkamu Ehl’il-Milel ve’r-Ridde syf 297-299
[4] Mesailu Ahmed, rivayetu Ebu Davud syf 306
[5] el-Umm 1.cilt syf 195
[6] Mesailu Ahmed, rivayetu Salih 2.cilt syf 25
[7] Mecmu’ul-Feteva 3.cilt syf 281
[8] Şerh’ul-Akidet’ut-Tahaviye 2.cilt syf 531