Boykot muhakkak kıymetli bir tavırdır, duruştur. Ama siyasal akla bel bağlayanların bu mecraların ekseninde yaptıkları her söylem ve eylem ilkesiz, tutarsız ve samimiyetsizdir. “Siyasal İslamcılara” eklemlenmiş dini camiaların ağzı kelam eden eli kalem tutan yandaşları “Antiisrail-Antiamerikan” çığırtkanlıkları kendi hakimiyet alanlarına halel getirmeyen, risksiz yerlerde starbucks, cocacola, mcdonalds vs gibi uluslararası tescilli markalara yönelir en fazla. Hadi bakalım milyar dolarlık milli ve yerli anlaşmalara da bir tepki vermeye cesaretiniz var mı? Bu zavallı manipüle edilmiş din(i)darları ben bir Müslüman olarak hazmedemiyorken; ülkenin sol, laik, seküler ya da sair muhalif bireylerinin din, ahlak, milli söylemler ihtiva eden bu tarz çelişkiler yumağına en üst perdeden karşıt olmaları daha anlaşılır bir durum benim için.

Çünkü siyasetin kokuşması taraftarlarını da ahmaklaştırır. İbn Haldun’un mühim bir tespiti var:

“Bir siyasetin başına gelebilecek en büyük felâket, yöneticilerin ilahlaşmasıdır ki, ilahların kavgası, herkesi ifsâd eder.”

Kimliğini, ideallerini ve davasını aidiyet duyduğu doğrularla temellendiremeyen, değerlerine olan kati özgüven ile inşa edemeyen kim olursa olsun inandırıcılığını kaybetmeye mahkumdur.

Amerikalı siyasetçi Alexander Hamilton der ki:

“Haklı bir siyasi davaya en büyük zararı, muhalefetin acımasızca saldırması değil yandaşlarının aptalca savunması verir.”

” İktidarın tadını alanların önemli bir kısmı, bu konumu kaybetmemek için deri değiştiren yılanlar gibi her gün başka kimliklere bürünürler. ! “
~ George Orwell ~

Edward Said entellektüellerin çöküşünü şöyle özetler: “Nabza göre şerbet vermek, konuşulması gereken yerde susmak,ve “tantanalı döneklik” .

Çünkü tepedekiler ve alttakiler birbirlerini besleyen ama her iki kesimin de ortak paydası “İslami” argümanlarla teselli bulmaları. Ve her iki kesimi de kullanan asla güvenilmeyecek laik, seküler kesimler.

“Demokrasiye inanmıyoruz ama kazanımlarımızı korumak için iktidarı oy vererek destekleyeceğiz” diyen İslami bir kesim ile “İktidarın dünya görüşünü benimsemiyoruz ama kazanımlarımızı korumak için ona oy vereceğiz” diyen bir sürü laik ve sosyal demokrat işadamı ve bürokrat var. Bu iki kesim arasındaki fark birinin Allah’ın dinini kullanarak edindiği kazanımları ( yurt, medrese, üye vs), diğerinin de sosyal ve ekonomik sermayesini kullanarak edindiği kazanımları ( servet, makam vs.) korumak istemesidir. Demek ki iki zıt anlayış ve zihniyet benzer amaçlarla bir yerde (yerli-milli politikalarda) birleşebiliyormuş.

Demek ki, inançta insanları birleştiremeyen şeyler cemaat-siyaset maslahatında ve yerli-milli çıkarlarda insanları birleştirebiliyormuş.
Böyle rezil bir ittifak eski cahiliyyede bile yoktu. Düşmanlarına özenti, düşmanlarını çıkarı için meth etme, sömürgecisine halkını peşkeş çekme.
Şeyh Tarifi der ki:

“Eski cahiliye bugün ki cahiliye den daha şereflidir. Eskiler atalarını taklit ettiler. Bunlar ise düşmanlarını taklit ediyorlar.”

İmam Gazali ne güzel demiş:
“Halkın fesadı yöneticilerin fesadı dolayısıyladır. Yöneticilerin fesadı alimlerin fesadı dolayısıyladır. Alimlerin fesada uğraması ise onları istila eden mal ve makam sevgisi dolayısıyladır.”
…….
Bazı beldelerin halkı düzgün yöneticileri bozuktur. Bazı beldelerin de hem yöneticileri hem halkı bozuktur.
Allah tez zamanda Müslümanların yöneticilerini ve halkını ıslah etsin.