İnsan, hayat yolculuğunda zaman zaman yönünü şaşırabilir, hatalara düşebilir ve karamsarlık girdabına kapılabilir.
Kişiyi bu hallerden toparlayan, yeniden dirilten ve ona istikamet kazandıran en güçlü duygulardan biri, ümîttir. Ancak bu umut ve ümit, temelsiz bir iyimserlik değil; Allah’a duyulan sağlam bir güven ve O’nun rahmetine olan yakîn bir bağlanış olmalıdır.
Günümüzde müminlerin karşı karşıya kaldığı birçok problem, ümidin yanlış kaynaklardan alınması ya da bütünüyle yitirilmesiyle doğrudan ilişkilidir. Oysaki Kur’an ve Sünnet bizlere açıkça göstermektedir ki, gerçek ümit sadece Allah’a yönelmekle mümkündür.
Ümidin Sarsılması ve Nebevi Yoldan Sapma
Ümidi Allah’tan kesen birey ve toplumlar, yönünü başka yerlere çevirmeye başlar. Müslümanlar olarak ne zaman Allah’tan ümidimizi kestik, işte o zaman davet ve mücadelemizde Nebevî metodu terk ettik ve başka yollar denemeye başladık.
Dini anlamada Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) rehberliği bize yetmedi; kelamî ve felsefî yorumlarla tatmin olmaya çalıştık. Yaşanan musibetlerde fail olarak Allah’ı göremedik; sebeplerin esiri olduk. Kâinattaki işleyişe müdahil olanın Allah olduğuna dair güvenimiz zedelendi.
Allah’ın Rahmetinden Ümidinizi Kesmeyin
Kur’ân, ümidi diri tutmanın en temel kaynağıdır. Zümer Sûresi’nde şöyle buyrulur:
“De ki: Ey nefislerine karşı haddi aşmış kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Azap size gelmeden önce Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun; yoksa sonra yardım göremezsiniz.” (Zümer, 39/53-54)
Bu ayet, günahkarlara, Allah’ın rahmet kapılarının açık olduğunu bildirerek, her şart ve durumlarda ümidi kaybetmemeyi öğütler.
Nitekim Allah’a olan güven; tevbe ve yönelişle birlikte kişiyi yeniden ayağa kaldıran büyük bir güç olur.
Ümit Hakkında Ayet, Hadis ve Alimlerimiz ne diyor?
Zümer suresi 53 ve 54. Ayetler dışında, Rabbimiz, Bakara Sûresi’nde ümit hakkında şöyle buyuruyor:
“İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler… İşte onlar, Allah’ın rahmetini umarlar. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Bakara, 2/218)
Hadislerde de ümide dair net ölçüler verilmiştir.
Allah Resûlü aleyhisselam buyurur:
“Ben kulumun zannı üzereyim. Beni hayırla anarsa ona hayırla muamele ederim.” (Sahihu’l-Câmiʿ, el-Elbânî)
Kurtubî bu hadisi şöyle yorumlar:
“Dua ederken, tevbe ederken ve istiğfar dilerken kulun Allah’ın kendisini bağışlayacağına inanması gerekir.”
Yine Rasulullah aleyhisselam, Allah’a karşı ümitvar olmayı ve Hüsnü zan besleyerek bir hayat yaşamayı bizlere tavsiyede bulunur:
“Hiçbiriniz, Allah hakkında hüsn-i zan olmadan ölmesin.”
Alimlerimizden İbn Kudâme el-Makdisî ise ümidi şöyle tarif eder:
“Umut övgüye layıktır; çünkü kişiyi amele yönlendirir. Ümitsizlik ise zemmedilir; çünkü amelden caydırır.”
Ma’rûf el-Kerhî ise ümidin ancak ehline yönelik olması gerektiğini belirtir:
“Rahmeti vermeye gücü yetmeyenden ümit etmek acizlik ve ahmaklıktır.”
Sahih Umudun Alâmetleri
Gerçek umut, kuru bir temenniden ibaret değildir.
Onu temenniden ayıran temel özellik, amel ve gayrettir. O amel ve gayretlerin birkaçı şu şekilde sıralanabilir:
● Salih amellere yönelmek
● Zor zamanlarda bile ibadetten geri durmamak
● Allah’a yakarıştan huzur duymak
Eş-Şah el-Kirmanî bu hususu şöyle özetler:
“Umudun doğruluğunun alâmeti, güzel itaattir.”
Umut, Korku ve Hesap Bilinci
İbn Kudâme (rh) ümidin dengeyle korunması gerektiğine dikkat çeker:
“Bazı kimseler ibadetlerinin, günahlarından fazla olduğunu sanır. Bu nedenle iyiliklerini sayar; ancak kötülüklerini hesaba katmaz.”
Bu dengesizlik, insanı gaflete sürükler.
Tesbih ve istiğfar eden ama gün boyunca gıybet eden kimse gibi…
Oysa neyin kabul edildiği ve neyin reddedildiği yalnızca Allah’a aittir.
Ebû Osman el-Cizî bu dengeyi şöyle ifade eder:
“Mutluluğun alâmeti, itaat edip kabul edilmemekten korkmandır. Bedbahtlığın alâmeti ise isyan edip affedilmeyi ummandır.”
Umut ile Temenni Arasındaki Fark
Umut, harekete geçirir; temenni ise oyalayıcıdır.
Hasan el-Basrî bu konuda şöyle der:
“Mümin, Rabbine hüsn-i zan besler ve amelini güzel yapar. Günahkâr ise Allah hakkında kötü zan taşır ve amelini de
kötü yapar.”
Allah’a güvenmek, sadece dilde kalan bir dua değil; hayata yön veren bir inanç sistemidir.
Gerçek umut, salih amellerle, sürekli yönelişle ve Allah’ın rahmetinden ümidini kesmeden yaşamakla olur.
Ümidi doğru yerde aramak ve sadece Allah’tan istemek, kişiyi sahih imana ve kurtuluşa götürür.
Dua, tevbe, gayret ve Allah’a hüsn-i zan ile yoğrulmuş bir umut, mümini dünyada sebat ettirir, ahirette de selâmete ulaştırır..
Abdullatif Mermer
Allah razı olsun hocam kaleminiz daim olsun
Çok anlaşılır kısa ve net rabbim amel etmeyi nasip etsin