ISIRILMIŞ PATLICAN

Kim Allah ﷻ için haramı terk ederse, Allah ﷻ çok daha hayırlısı ile ödüllendirir.

Arapçadan çevirdiğim aşağıdaki kıssa, Şeyh Ali Tantavi’nin hatıratlarında aktardığı bir olaydır. Tantavi bu kıssanın fiilen vuku bulduğunu, bu olayda anılan şahısları ve detaylarını bildiğini söyler. Fakat kıssanın baş aktörü olan adamın yaptığının doğru olup olmadığına, şeri açıdan yeri ne olduğuna bakmaksızın kıssayı olduğu gibi aktarır.           

Şeyh’in anlattığına göre Şam’da “Tevbe Camisi” adından büyük bir cami varmış. Böyle isimlendirilmesinin sebebi ise, burası zamanında türlü günah ve Allah ﷻ’a isyanın işlendiği bir hanmış. Hicri 7. yüzyılda bir padişah burayı satın alıp yıkarak yerine bir mescit yapar. Geçen yüzyılın başında (yani yaklaşık yüz yıl önce) burada Şeyh Selim es-Suyûti adında eğitimci, âlim ve ilmiyle amil bir hoca varmış. Bölge ahalisi kendisine güveniyor, dini ve dünyevi işlerinde kendisine danışıyormuş.

Bu hocanın fakirliğiyle darbımesel olmuş bir öğrencisi varmış. Fakat bu öğrenci aynı zamanda kötülükten imtina etmek ve izzeti nefis açısından da örnek bir kişilikmiş. Bu talebe mescidin bir odasında kalıyormuş. Bir defasında iki gün yiyecek bir şey bulamamış, ne yiyecek bir şeyi ve ne de bir şeyler alabilecek parası varmış. Üçüncü günde açtıktan kendini ölüme yakın hissetmiş ve ne yapacağını düşünmeye başlamış. Fıkhî açıdan hayatta kalabilmek için ihtiyacı kadar leş veya hırsızlık yoluyla bir şeyler yemeyi helal duruma getiren ıztırar sınırına ulaştığını düşünmüş.

Tantavi’nin anlattığına göre adı geçen mescit, yapıları birbirine yapışık ve damları birbirine bitişik olan eski bir mahallede yer alıyordu. Öyle ki; bir kişi mahallenin başından sonuna adar damlardan yürüyerek gidebilirdi. Söz konusu öğrenci de mescidin damına çıkarak hemen yanındaki eve geçer. Burada kadınların olduğunu görünce yüzünü çevirip oradan uzaklaşır. Sonra yandaki evden yemek kokusu geldiğini hissedince, açlıktan mıknatıs gibi onu çeker. Damdan atlayıp eve girer, etrafta kimseyi görmeyince direk mutfağa gider. 

Tencerenin kapağını açınca içinde patlıcan dolması olduğunu görür ve bir tanesini çıkarıp açlığın şiddetinden sıcaklığına aldırış etmeden ısırır. O esnada kendine gelir, takvasından yaptığının çok kötü olduğunu düşünür ve kendi kendine; ben hem ilim öğrencisiyim, hem de mescitte kalıyorum. Nasıl milletin evine girip hırsızlık yaparım, yazıklar olsun bana diyerek pişman olur. Ardından istiğfar çekip patlıcanı geri yerine bırakır ve geldiği gibi mescide dönüp hocanın ders halkasına oturur. Ancak açlıktan duyduğunu anlayacak durumda değildir.

Ders bitip millet dağılınca, o zamanın kadınlarının âdeti üzere tesettürlü bir kadın gelip hocanın yanına yaklaşır ve kısık sesle hocaya bir şeyler söyler. Ardından hoca etrafına bir bakınır, bu aç öğrenci dışında kimseyi görmez ve yavrum sen evli misin der. Öğrenci hayır cevabı verince, evlenmek ister misin der, ancak öğrenci susar. Hoca tekrar sorar; oğlum evlenmek istiyor musun? Öğrenci, hocam bir ekmek param bile yok nasıl evleneyim der. 

Hoca der ki: Bu bayan buranın yabancısı olduğunu, bu dünyada yanında getirdiği şu piri fani amcası dışında başka kimsesinin olmadığını, eşinin öldüğünü ve evi ile maaşının kendisine kaldığını, yalnız kalıp kötü kişilerin tamahına maruz kalmamak için Resûlullah ﷺ’ın sünneti üzere düzgün birisiyle evlenmek istediğini söyledi. Onunla evlenmek ister misin? Bunun üzerine öğrenci evet der. Hoca kadına dönerek, sen de eş olarak onu kabul eder misin diye sorar. Kadın da evet deyince amcasını ve iki tane de şahit çağırarak nikâh akitlerini yapar, öğrenci yerine mehri de öder ve hadi al evine git der.

Adam kadın ile birlikte evine gelince, bir bakar ki az önce girdiği ev. Yüzünü açan kadın da bakanları hayran bırakan bir gençlik ve güzellik abidesi çıkar. Ardından yemek ister misin diye sorunca, açlığın şiddetinden zor duran öğrenci hiç tereddüt etmeden evet der. Bunun üzerine kadın tencerenin kapağını açar ve üstte bir patlıcanın ısırıldığını görür. Şaşkınlıkla garip! acaba kim eve girip bunu ısırdı diye sorar. Adam ağlayarak mevzuyu anlatır. Bunun üzerine kadın, demek ki; bu senin emin oluşunun meyvesidir. Sen haram patlıcandan sakındın, Allah ﷻ sana helalinden evi sahibiyle birlikte verdi. Kim Allah ﷻ için haramı terk ederse, Allah ﷻ çok daha hayırlısı ile ödüllendirir.

*****

Allah’ım helallerinle bizi haramlarından alıkoy, bizi faziletinden başkasına muhtaç etme ve rızık verenlerin en hayırlısı olarak Sen rızkımızı helalinden ver.

Ya Rabb! Bize hem dünyada, hem de uhrada hayır ve iyilik ihsan et ve bizi ateş azabından koru.

[Burhanüddin Aldiyaî]

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir