Allah, neden kendisi dışındaki varlıklara yalvarmamızı istemez?
Bir insan sıkıntıya girmeden önce ne Allah’a yalvarır ne de başkalarına… Kulların, kendisi dışında kimlere el açacağını test etmek için insanlara bazı maddi ya da manevi sıkıntılar verir… Sıkıntı içinde olan bir insan bulunmuş olduğu konuma ve şartlara göre yalvaracak birini bulur. Bu, ya Allah olur, ya Allah ile beraber bir başkası, ya da sadece başkası olur…
Dişi ağrıyan bir insan ilaç almadan önce Allah’a dua eder… Ve arkasından sebeplere sarılır. Bilir ki şifa Allah’tandır, ilaçtan değil… Sebebe sarılmada sıkıntı yok…
‘’(Resulüm!) De ki: “Allah’ı bırakıp da (ilâh olduğunu) ileri sürdüklerinize yalvarın. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler.”(İsra-57)
Burada Resulullah (a.s) ‘ın mükemmel bir davet üslubunu görüyoruz… Muhatap olduğu müşriklere canlı bir örneklendirme yapıyor. Hadi ilah olduğunu ileri sürdüklerinize yalvarın da sizi işitip işitmediğine şahit olalım dercesine hodri meydan diyor… İlah adaylarının ortak özellikleri vardır… Bu ortak özellikler sanırım kıyamete kadar hiç eksilmeden devam edecektir… Nelerdir bunlar;
– Zarar veremez
– Fayda veremez
– Sıkıntınızı alıp bir başkasına veremezler.
Madem zarar ve fayda veremezler, neden insanlar bunlara yalvarıp yakarırlar? Düşünüyorum da, yalvardığımda beni işiten ve sıkıntımı gideren bir başka varlık olmuş olsaydı, işte o zaman Allah ile birlikte bir başkasına da yalvarmam suç sayılmazdı… Bu insanları anlamak hakikaten de mesele… Biz öncelikle başlığımıza aldığımız sorumuzun cevabını bulmaya çalışalım.
Allah’ın dışında herhangi bir canlıdan yardım istenmesiyle biz neyi ya da neleri iddia etmiş oluruz? Mesela gemi misali üzerinden örneklendirmeler yapıp soralım; diyelim ki şiddetli bir fırtınaya yakalandık ve gemi yolcularından biri, kendi cemaat liderinden yardım talep etmiş olsun. Mesela desin ki;
– ‘Ey şeyhim! Ya da Ey filan hocam! Ya da Ey filan hoca hazretleri! Gel beni buradan kurtar!’ Bu yalvarma cümlelerine Allah’ı da ortak ederek;
– ‘Ey Allah’ım ve filan hazretleri beni kurtar’ desin… Bunun kime ne zararı var? Ya da Allah ile beraber ikinci bir varlığa yalvarılması neye ters? Sorumuz, bu…
Gemi örneği üzerinden cevap bulmaya çalışalım… Biz gemideyken gemidekiler dışında hiçbir canlı ya da cansız bizi işitemez. Ve göremez… Sadece Allah görür ve işitir. ‘Her şeyi her an gören ve her an işiten! Sıfatı sadece Allah’a ait bir sıfat. Her an her şeyi görme ve işitme sıfatı peygamberlere bile verilmemiş… Hiçbir canlı ve cansıza verilmemiş bu sıfatı kalkıp ölü ya da diri birine atfettiğimiz1 an, şu tehditle burun buruna geliriz;
‘’ (Resulüm!) Şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: Andolsun Allah’a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun!’’ 2
Aman Allah’ım! Oturduğumuz yerde yapılan ‘bir yardım istemeyle’ kıldığımız namazlar, tuttuğumuz oruçlar, verdiğimiz zekâtlar, yaptırdığımız okullar ve medreselerden kazanılan tüm sevaplar boşa gidiyor… Tüm ömür tek kalemde siliniyor… Sevapların sıfırlanmasıyla nötr durum da söz konusu olmuyor. Yani ‘günah da yok sevap ta’ gibi olmuyor… ‘hüsranda kalanlardan olursun!’’ Çok ciddi bir tehditle karşı karşıyayız…
‘Allah’ım sen de her şeyi görür işitirsin benim şeyhim ya da filan hazretleri de görür ve işitir!’(Hâşâ!) demekle meni gibi pis bir sıvıdan yaratılan ve karnında iki kilo pislik taşıyan bir insanı Allah gibi yüceltmiş olursunuz… Oysaki gemideyken hiç te böyle düşünülmüyordu!
Yoksa Allahtan başka yalvarılanlar sadece karada mı görüp işitirler?
Her şeyi her an görme, işitme ve sıkıntıdan kurtarma gücü neden peygamberimizde yoktu? Her şeyi her an işitiyor olsaydı düşmanlarının planlarının tamamı boşa çıkmaz mıydı? Peygamberlerden daha mı değerliler de bunlar da Allah gibi işitiyorlar (Hâşâ!)
Bunlar günde en az kırk defa okudukları Fatiha suresinin ne manaya geldiğini de mi bilmiyorlar? İyyake na’budu ve iyyake nesta’in derken; ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz den ne anlamamız gerekiyor acaba?
Esselamu aleyküm. Istimdat da bu kapsamda mıdır hocam. Ameller niyetlere göredir hadisine güvenerek, bir dua ederken Allahın nazlı kulu Rasulullah asm’ı da bahane ederek istimdat eyleyip, duamı ederim. İcabet etmek O’nun cc tasarrufundadır, diler eder dilerse etmez. Nitekim rasulullahtan sav istiyor değilim(haşa), kabul görecek bir merciiye O’nun (sav) adı ile başvuruyorum, niyetim tamamen bu yönde.. Ha birde istisnasız her konuda böyle ihtilaflarla karşı karşıya gelmekten rabbimize tam teslimiyet gösteremiyorum. Allah razı olacağıyla amel ettirsin, buna gönlümüzü de razı kılsın. Çünkü gönül mutmain olmayınca olmuyor hocam. Bu konuda çok sıkıntılıyım, aydınlatırsanız sevinirim. Allah’a emanet olunuz.
Ve aleyküm selam ve Rahmetullah.
Kıymetli Kardeşim;
“Ameller niyetlere göredir” hadisi bize ibadet ve taatlerimizi dilediğimiz şekilde yapmamıza müsade eden bir izin değildir. Bu hadisin ifade etmek istediği şey; Allah’ın emrettiği ve Muhammed aleyhisselamın örneklediği bir ameli yaparken bundan ecir alabilmek için niyetinizin doğruluğu önemlidir. Siz o “Meşru ameli, meşru bir yol ile yaparken” sonucu belirleyen şey sizin niyetinizdir.
Sabah namazını 3 rekat kılmanız durumunda niyetinizin ne olduğuna bakılmaz.Çünkü sabah namazı namaz olarak değil iki rekat olarak emredilmiş ve şekli sizin niyet ve insafınıza bırakılmamıştır.
Aynen bunun gibi dua etmekte bir ibadettir ve bunun nasıl olacağı da sizin niyet ve insafınıza bırakılmış değildir. Rabbimiz “Oysa en güzel isimler Allah’ındır. Bundan dolayı Allah’a onlarla dua edin. Onun isimlerinde sapıklık eden mülhidleri (inkârcıları) terkedin. Onlar yakında yaptıklarının cezasını çekecekler.”(Araf,180) buyurarak dua ederken tevessül etmemizin yine onun isimleri ile olabileceğini ifade etmiştir. Allah’ın isimleri dururken O’nun esma ve sıfatları ile onun kapısında durup beklemek varken başka yollara ‘ihtilaflara rağmen’ tevessül etmek çok sağlıklı olmazsa gerektir.
Birde istimdat yalnızca Allah’tan olur ama tevessül -ki sizin ifadelerinizden anladığım kadarıyla siz tevessülü sormuşsunuz- için ayette esma ve sıfatları verilir. sahih hadislerde kişinin Allah için yaptığı salih amellerinde tevessülde kullanılacağına izin vardır. Ama Allah Resulü aleyhisselamın ismi ile tevessül alimler arasında çok fazla ihtilaf edilen mevzular arasında iken Şeyh, hoca vs ile tevessül şer’an üzerine oturtulabilecek sağlıklı bir zemini bulunmayan gayri meşru bir tevessül şeklidir.
Allah size rahmet etsin ve kalbinize hak olanı sevdirip onunla amel etmeyi nasip etsin…
Amin hocam. Bahsettiğiniz tevessülden haberim yok malesef, dua ederken istimdat ya Rasulallah, istimdat ehli beyti güzin, ashabı kiram vel istimdat cümle ruhaniyat söylüyorum. Şuan o kadar tedirgin oldum ki.. Şirk mi işledim??
Niyet olarak bahsettiğiniz tevessülü yapıyorum sanırım ama haklısınız bu kurtarmıyor, en çok istismar edilen hadis olsa gerek niyet hadisi.
Şirk üzere miyim hocam??? Esselamu aleyküm.
İstimdad direk yardım istemedir.
Allah resulünden, ya da ehli beytten yardım istemek akideye zarar veren bir yardım isteme türüdür.
Bu sebeple bu isteme şeklinden Allah’a sığınınız ve Allah’tan O’nun güzel isimleri ile isteyiniz…
Rabbim sizleri hak ve hakikat üzerinde gayret eden kullarından kılsın…