GIYBET HEM İLLETTİR HEM DE FELAKETTİR.
-Biliyor musun? Selim kardeşim, bizim Ahmet var ya
-Ee ne olmuş Ahmet kardeşe?
-Çok cimri birisi
-Neye dayanarak cimri diyorsun?
-İki üç gün önce markette gördüm. Ona çok yakındım cüzdanını açtı, bayağı bir miktar para vardı cüzdanında. Meyve sebze bir şeyler aldı. Marketten çıktı ama o beni görmemişti. Ben de cüzdanını öyle görünce mahallede ki yardıma muhtaç Ayşe Teyze geldi aklıma onun için aramızda yardım topluyorduk. Arkadan yetiştim Ahmet ‘e:
“Selamun aleyküm Ahmet kardeşim nasılsın iyi misin” dedim. O da:
“Elhamdülillah Recep kardeşim iyiyiz seni sormalı ne yapıyorsun nasıl gidiyor hayatı içtimai ” dedi ben de:
“Hamdolsun iyiyiz nasıl gitsin iş güç koşturmaca devam ediyor” dedim. “Bizde de öyle dedi.” Sonra direk konuya giriş yaptım: “Ahmet kardeş” dedim. “Bizim mahallede yardıma muhtaç bir teyze var, acaba sende yardım da bulunamaz mısın?” diye sordum. O da, Bu ay sıkışık olduğunu ve veremeyeceğini söyledi. Gözümle para dolu cüzdanı görmesem inanacağım, ben cüzdanı görünce bir hayra vesile olmak için teklifte bulundum. Ama sonuç umduğum gibi olmadı.
-Vay be normalde böyle bir şey beklemezdim Ahmet’ten konuşmaya gelince mangalda kül bırakmazlar ama amel etmeye gelince yerlerde sürünüyorlar bazıları.
hararetle ikili konuşurken o arada dükkana biri girer;
-es-Selamun Aleyküm
-Ve aleyküm selam Abdullah abim hoş geldin nasılsın iyi misin?
-Hamdolsun iyiyim. Sizi uzaktan görünce yanınıza geleyim bi hasbihal edelim demiştim. Baktım ki Ahmet kardeş hakkında konuşuyorsunuz sizi sonuna kadar dinleyeyim dedim.
Çünkü Ahmet’le daha dün görüşüp hasbihal ettik. Şimdi bir Müslüman kardeşiniz olarak emri bil maruf nehyi anil münker vazifemi yerine getirmem gerekiyor diye düşünüyorum darılmaca küsmece olmasın.
-Estağfurullah niye darılalım Abdullah abi dedi Recep.
-Şimdi beni iyi dinleyiniz kardeşler. Dün Ahmet’in iş yerinin yakınından geçiyordum onu uzaktan görünce bir selam verip hal hatırını sorayım dedim vaktim de vardı. Yanına vardım selam hoş beş derken nasıl gidiyor işler diye sordum.
O da Abdullah abi bu ay işler kesat pek iyi durumda değilim hatta bu ay Sadık abiden borç para aldım dedi. Bende Rabbim yardımcın olsun bol bereketli kazançlar nasip eylesin dedim.
Amin Allah razı olsun abi dedi. Mahallede ki arkadaşları görüyor musun dedim. Bazen denk geliyorum dedi. Recep kardeşi gördüm bir kaç gün önce dedi. Maşallah çok mübarek bir kardeş mahalledeki yardıma muhtaç yaşlı bir teyze için yardım topluyorlarmış, benden de istedi lakin ben de sıkışığım bu ay, cüzdanımda da emanet para vardı. Abimin ev sahibi benim iş yerine yakın kirasını bana verdi adama ver diye. O an, ondan vermeyi bile düşündüm ama emanet paraydı versem de bu ay yerine koyacak param yok. Ne yazık ki o yüzden bir şey veremedim dedi.
Yani kardeşiniz cimri değil maddi olarak zor zamanlar geçiriyor. Recep kardeşim sen gıybet yapmış oldun ama sadece gıybet de değil, su i zanda bulunarak, cüzdandaki paranın ona ait olduğunu düşünüp ayrıca kardeşini yalancılıkla itham ettin. İşlediğin cürmün farkında mısın bilmiyorum. Selim kardeşim gıybet günahını dinleyerek ve müdahale etmeyerek sen de onun günahına ortak oldun.
Bakın kardeşlerim, her ne kadar gıybetin ne olduğunu bilseniz de hatırlatmakta fayda var. Müslim’de geçen bir rivayete Hz.Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
“Resûlullah Aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?” Sahabe:“Allah ve Resûlü daha iyi bilir!” dediler. Bunun üzerine: “Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir sahabi : “Ya benim söylediğim onda varsa, (Bu da mı gıybettir?)” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir.”
Efendimiz (Sav) açık ve net olarak açıklamış başka söze ne hacet! Unutmayın kardeşlerim yaptığımız her gıybet içinde iftira günahını da taşıyor olabilir. İftira ise büyük günahlardandır. Hucurât, Suresi 12. Ayette Rabbimiz bizi birbirimizin gizli hallerini araştırmaktan yani tecessüs etmekten, çokça zanda bulunmaktan birbirimizi arkadan çekiştirip gıybetini yapmaktan sakındırır. Kardeşinin gıybetini yapmayı ölü kardeşinin etini yemeye benzetir. Burada bir mecaz vardır. Gıybetini yaptığın kişi yanında olmadığı için ölü hükmündedir ve onu arkadan çekiştirmek aynı zamanda o kişinin başkası yanındaki şahsı manevisine yani kişiliğine karakterine bir saldırıdır.
Hakikat Allah katında olmakla birlikte benim ayetten anladığım şudur ki : Yanında olmayan kardeşin ölü hükmünde ve sen de onun gıybetini yapıp çekiştirerek başkası yanındaki karakterinden eksiltme yapıyorsun, bu da onun etini yiyerek ondan eksiltmeye benzetilmiş. Yani ölü denmesi onun gıyabında olmasına, eti karaktere çekiştirmek ise etten yemeye, karakterden eksiltmeye benzetilmiş. Şimdi Hucurat Suresi 12. Ayeti Recep kardeşimiz üzerinden okuyalım. Ahmet kardeşin cüzdanında ki parayı araştırmadan ona ait olduğunu düşünmen zannın günah kısmına giriyor ona cimri demen gıybetini yapma kısmına giriyor. Onun gıybetini yapman Ahmet’in Selim yanındaki değerini azaltıyor. Sanırım bu anlattıklarım meseleyi ve işlediğiniz cürmün büyüklüğünü anlamaya kafi gelmiştir. Bu cürümden kurtulmanın tek yolu Ahmet kardeşten helallik dilemektir .
-Subhanallah, Recep kardeşim şu gelen Ahmet değil mi ?
-Bakayım, evet o
-Selamun Aleyküm Recep kardeşim, Selim kardeşim, oo Abdullah abi sende mi buradaydın.
-Aleyküm selam Ahmet, kardeşlerle önemli bir konuda sohbet ediyorduk.
-Bende, iş yerine bir arkadaş geldi. Oturup biraz muhabbet ettik, konu sadakadan açıldı. Benim de aklıma Recep kardeşin bahsettiği teyze geldi arkadaşa bahsettim, çıkardı bir miktar verdi sadakam olsun teyzeye ulaştır dedi. Bende o yüzden buraya kadar geldim. Al Recep kardeş bu miktarı teyzeye verirsin.
-Rabbim sen beni affet, Rabbim sen beni affet heyhat meğer ben ne kötü bir adammışım.
-Ne oluyor Recep abi ?
-Allah beni affetsin Ahmet kardeşim senin gıybetini yaptım. Seni cimrilikle itham ettim. Geçen markette seni gördüm, yakınındaydım gözüm cüzdanına çarpmıştı içi para doluydu. Sen beni fark etmemiştin ben de bunu görünce peşine takıldım aklıma Ayşe teyze geldi durumun vardır yardım isteyeyim diye. Sen de yok deyince ben o paraların senin olduğunu zannedip senin cimri olduğunu ve yalan söylediğini zannettim ve gıybetini Selim kardeşe yaptım. Gıybetini yaparken Abdullah abi şahit oldu o da durumunu anlattı. Çok özür dilerim senden Ahmet kardeşim ne olur hakkını helal et bize yoksa halimiz yaman olacak.
-Ben buraya bir arkadaşın sadakasına vesile olmak için geldim şu rastladığım duruma bak. Yani kardeş doğruyu söylemek gerekirse bu tarz düşünüp gıybetimi yapman hiç hoşuma gitmedi, kırıldım ve sana da hiç yakıştıramadım.
-Sana karşı çok mahcubum, kendimden utanıyorum. Sizden utanıyorum. Yazıklar olsun bana !
-Madem hatanı anlayıp pişman olmuşsun, müslümana da affetmek yaraşır sana hakkım helal olsun umarım bu senin için iyi bir ders olmuştur.
-Olmaz mı Ahmet kardeşim çok teşekkür ederim hakkını bana helal ettiğin için.
-Ahmet kardeş bana da hakkını helal et.
-Niye ki Selim kardeşim ?
-Ben de o gıybetini yaparken sessiz kaldım hüsn ü zan edip seni savunmadım günaha ortak oldum.
-Sana da hakkım helal olsun Selim kardeşim.
-Evet kardeşlerim daha gıybetini yapıp helallik alamadığımız, Su i zanda bulunarak işin iç yüzünü araştırmadan iftirada bulunup, o kardeşin diğer kardeşleri nazarında ki kişiliğine , saygı, hürmet ve değerine darbe vurduğumuz belki daha ne çok kardeşimiz var. Rabbim bizi mağfiret eylesin gıybet ve iftira günahından muhafaza ettiği kullarından eylesin. Rabbimiz bizi gıybet günahına karşı hüşyar, uyanık ve kardeşinin gıybeti yapılırken sessiz kalmayıp muhafaza ettiği şuurlu müslümanlardan eylesin.
-Amin Abdullah abi amin, amin, amin….
İbrahim Halil Öncebe