Allah O'na Rahmet Etsin…

Kitap tam da günümüz gençliğinin ihtiyacı olan bir üslupta kaleme alınmış. Allah cc Ali Tantavi’ye rahmet etsin.

Hayatını anlattığı yerde şu dikkatimi çekti:
Babası vefat edene kadar ilmini ondan almış, vefat ettikten sonra ise birçok alimden ders almış ve çoğunun dizinin dibinde oturmuş. Demek istediğim babası hayattayken herhangi bir alimin rahlesinde oturmaya ihtiyaç duymamış olması yani babanın bunu karşılayacak yeterlilikte olması.

Bugün İslami camialarda gördüğüm kadarıyla (böyle olmayanları tenzih ederim) anne-baba çocuk eğitimi konusunda dışarıya çok bağlı. Şöyle ki; çocuk gelişimi ve kişisel gelişim hakkında ciddi bir akım başlatılmış ve herkes herkesin kopyası gibi.

Sanki çocuklar, şartlar ve aileler de aynıymış gibi farklılıklar gözetilmeden tamamen dış kaynaklara ya da sosyal medya fenomenlerine bağlı bir eğitim söz konusu. Güzel yanları olmakla birlikte çocuk eğitiminde ebeveynlerin çocuklarını kendi kaynaklarından beslemesi gerekir elbette gerekli yerlerde yardım alınmalıdır, ama bu yardım şahsi olarak tanımadığımız sadece sosyal mecralarda hayatları güzel görünen, çok okuyan insanlardan olmamalı diye düşünüyorum.

İlmin bedelini ödemek, gerekirse diyar diyar gezmek…


Bizler o kadar kolaycıyız ki artık bırakın yaşadığımız yerde ki kuruluşlara, derneklere gitmeyi oturduğumuz yerden bir tuş ile ulaşacağımız ilmi sohbetleri takip etmiyoruz.

Yapılan çalışmalara bir tıklanma ile destek olmuyoruz. Bu yüzden çalışmalarımızda bereketi yakalayamıyoruz. Bedel ödemeden, uykusuz kalmadan, yorgun düşmeden, adım atmadan bu dinin eri, davetçi olunmaz.

Zorluklar bizi eğitecek, gece gündüz hakkı anlatıp ve

“Kendilerini bağışlaman için ben onları ne zaman çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkadılar; elbiselerini başlarına bürüdüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler.” demeden (Nuh as gibi),

uzun bir yolculuktan sonra oturup, çaresizce: “Rabb’im. Bana göndereceğin her türlü hayra muhtacım.” demeden (Musa as gibi),


kuyuya düşmeden (Yusuf as gibi), acılarla yoğrulmadan bu yolun yolcusu olamayacağız.

Meryem as doğum esnasında şu sözleri söyleyecek kadar zor durumdayken;

“Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!”

Allah cc ona hurma ağacına yaslanıp silkelemesini söylüyor, üzerine hurma dökülsün diye. Hurmaları önüne göndermeye kadir olan Allah cc Meryem as’dan çaba sarf etmesini istiyor.


İnsanların tamamı bir şeyler için fedakârlık yaparken biz kurtuluşumuz için bedel ödemeyelim mi? Rabbimiz Allah’ın cc dini buna daha layık değil mi?

Nefis ile aklın, cennet ile cehennemin arasındaki dengeyi bir örnekle çok güzel açıklamış.

Bir arkadaşımızın hidayetine vesile olmak istiyoruz ve gayret ediyoruz fakat onda yanlış bir şey görünce hemen uzaklaşıyoruz. Bizim peşini bıraktığımızı, batılın taraftarı süslü sözcüklerle, lezzetlerle ağzını sulandıra sulandıra kendi safına çekebiliyor.
Batılın öncülerinin işi daha kolay çünkü nefis buna meyyal yaratılmıştır. Bu durum bizi yıldırmamalı. Aksine gayretimizi artırmalı.

Ölümü unutmak…En sevdiklerimizi kaybedince ölümü çok yakınımızda hissediyoruz. Bunun neticesinde dünyalıklardan lezzet almıyor, amellerimizi artırıyoruz. Acımız biraz dinince ölümü de unutuyoruz. Ne kadar da unutkan insanoğlu. Elleriyle toprağa gömdüğü ve ona hiçbir şeyin fayda vermediğini (amelleri dışında) gördüğü hâlde nasıl da unutur kimsesiz gibi bırakıp döndüğünün öldüğü gibi kendisinin de öleceğini.

Kerime Uygur

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir