İnanmak Ayrı, İman Etmek Ayrıdır
“لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ”
“Andolsun ki Nûh’u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, üzerinize gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.” (Araf, 59.)
İnsanlığa gönderilen bütün peygamberler, iki hususun üzerinde önemle durdular;
Tevhid ve ahiret inancı.
Bu iki meseleye inanmak ve üzerinde edebiyat yapmak ile iman etmek arasında uçurum kadar fark vardı.
Zira bugün islami eğitim almış ama doğrularını günün şart ve koşullarına göre ayarlayanlar, Alim denen birkaç zevatın ruhsatları olarak şekillendiren kimseler, eğer inanmak yanında ahiretin yani büyük günün kendisine iman etselerdi o vakit çehreleri değişecek ve duruşları omurgalı olmakla güçlenecekti.
Buğün, ruhsatlar ve maslahatlar ile kurulan dinin, yarın kimseyi korumayacağını belki anlar ve muvahhidlere olan gizli düşmanlıklarının aslında “Bilgi sahibi olmak!” Degil “Nifak” olduğunu anlarlardı.
Bizler bugünün mazlumları ama dinine tutunma paralelinde azizleri, elbet birgün gelecek, sizlerin bize baktığı yerden daha yüksek bir yerden “acıyarak” sizleri izleyecek ve bugünün zalimleri ile iş tutan siz ikinci sınıf zalimlerin sonunu temaşa edeceğiz.
Siz bekleyin, bizde beklemekteyiz…
وَانْتَظِرُواۚ اِنَّا مُنْتَظِرُونَ سورة هود ١٢٢
Abdullatif Mermer
Allah razı olsun hocam