Kur’an Şirk Kapsamına Girer mi?

Başlık sizi şaşırttı değil mi, şaşırtmalıdır da.

Evet, inançsal anlamda fikri firensizlik, Allah’ın bizzat kelamını dahi şirk kapmasına alacak kadar şaşırmıştır!…

Bir müslüman sormuş; “Arabada Felak Nas sürelerini vb. yazıp bulundurmak şirk kapsamına girer mi?”

Evet, hiçbir ilmi ehliyeti olmayan nezan müçtehitler, dakik bir usul ve derin bir mekasidü’ş şeria işleterek Kur’an ve Sünnetin naslarını tetkik etmiş ve bunun muska, dolayısıyla şirk olduğu hükmünü istimbat etmişlerdir!…

Tekfirci sapkınlığın vardığı son nokta budur herhalde. Bu soruyu okuduğumda bende oluşan ilk tepki; “Bu nasıl bir soru yahu?… Bunlar da şirk ise Allah’a ibadetin anlamı nedir ki artık!…” oldu.

Ümmetin ilmi usul ve kaidelerinden ve nasları (ayet-hadis) bu çerçevede anlamaktan bihaber olan ve kafalarında ucube bir şirk olgusu oluşturan bir takım belengazlar, Allah’ın kelamını dahi şirk kapsamına alacak kadar kendinden geçmişlerdir. Bunların örneği hadis / Sünnet inkârcısı mealcilerle aynıdır aslında.

Ümmetin ilmi usul ve bilimsel müktesebatını muharref gelenek olarak yaftalayan mealciler de, Kur’an’ın emrine ittiba ederek Peygamber ﷺ’i örnek alıp yolunu izleyen müminleri şirkle itham ederler. Her iki sapkınlığın sloganı ise, “tevhid” kavramıdır. Yani her ikisi de İslam’ın temel kavramlarından olan “tevhid” ıstılahını sapkın fikirleri için bir slogan haline getirmiştir.

Şunu zaman zaman tekrarlıyorum; İslami bir geleceğin önünde, içeriden üç temel engel bulunuyor.

İlki beşeri ideolojilere kuyruk olmuş zihniyettir ki öz bir tabirle buna seküler İslamcılık diyorum.

İkincisi, tekfircilik ve

üçüncüsü de mealciliktir.

İlki, beşeri ideolojilerin bozamadığı nesilleri de bozarak beşeri düzenlere angaje etmektedir.

İkincisi, ümmet mefhumunu ortadan kaldırmaktadır.

Üçüncüsü ise, temel kaynaklar ile dinin sabitelerini dinamitlemektedir. Bunlar birbirini benimsemiyor hatta sevmiyor olabilirler. Ancak gayretlerinin neticesi aynı değirmene su taşıyor.

Bu sebeple dikkat edilmesi gereken temel husus, öncüller değil, neticedir. Üzücüdür ki çoğu müslüman öncüllere takılıp neticeyi tefekkür edemiyor. Hâlbuki adını üstünde taşıdığı üzere, öncüller neticeyi elde etmek için vardır. Dalayışıyla neticeyi gözden kaçırdığımızda, hiçbir fikri ve taşıyıcılarını doğru yere oturtamayız.

Son olarak, tekfircilik saplantısına düşmüş ama nasihate açık olanlara, Abdullatif hoca kardeşimizin nasihat içerikli bu tecrübesini okumalarını tavsiye ederim.

En azından üzerine vazife olmayan hususlardan kaçınmak adına fayda görüleceğini umuyorum. Tabi âlimleri bile tekfir edecek kadar kendini aşmışların gelip bu kardeşimizin nasihatlerine kulak vereceklerini bekleyemeyiz ama yine de müstefid olabilirler.

Kendini bilip ümmetin yolundan sapmayanlara [Nisa 4/115] selam olsun.

You may also like...

1 Response

  1. Hasan dedi ki:

    Allah razı olsun hocam

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir