Nasıl Bir İtaat?
Övgü tümü ile Allah’a aittir, O’na hamd eder, O’ndan yardım diler ve yine O’ndan günahlarımızı bağışlamasını dileriz. Allah’tan başka ilah olmadığına ve onun tek ilah olup ortağının bulunmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederim.
İtaat konusunda sizinle bazı hususları paylaşmak istiyorum.Öncelikle sözlükte itaat kelimesi “baş eğmek, emredileni yerine getirmek, söz dinlemek” anlamındaki tav‘ kökünden türemiş olup aynı mânayı taşır. Aslında masdar ismi olan tâat de itâat gibi kullanılır (Kāmus Tercümesi, “ṭvʿa” md.). İtaat kelimesi Kur’an’da geçmemekle birlikte üç âyette taat ismi yer almakta, bundan başka yedisi isim, diğerleri fiil kalıplarında olmak üzere itaat kavramı seksen beş yerde geçmekte, kırk iki âyette de aynı kökten gelip “güç yetirmek” mânasında kullanılan istitâat kavramı yer almaktadır (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ṭvʿa” md.). Kur’ân-ı Kerîm’de aynı anlamda veya yakın mânada kullanılan “din, islâm, sem‘, birr, teba‘ vb.” kelimeler de itaatin vahyî bildirimin temel kavramlarından biri olduğunu göstermektedir.
İtaat konusunda biz müslüman olarak bilmemiz gerekenlerin başında Allah ve peygamberine itaat etmemiz gerektiğini bilir bu konuda da her konuda başvurduğumuz gibi Kuran ve Sünnet’e başvururuz. Kitabımız Kur’an’da bir ayette Allah a.c şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler, Allah´a itaat edin. Peygambere ve sizden olan idarecilere de itaat edin. Eğer Allah´a ve âhiret gününe iman ediyorsanız, aranızda herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düştüğünüz zaman onun hükmünü Allah´a ve Peygambere havale edin. Bu daha hayırlıdır. Ve netice bakımından da daha güzeldir.”( Nisa,59)
Ey iman edenler, Allah´ın kitabı olan Kur´an´a ve onun açıklaması olan Peygamberin sünnetine uyarak bütün emir ve yasaklarda Allah´a ve Resulüne itaat edin. Allah´a itaate vesile olacak ve müslümalanın menfaatlerini gerçekleştirecek hususlarda da sizden olan müslüman idarecilere itaat edin. Eğer gerçekten Allah´a ve âhiret gününe iman ediyorsanız herhangi bir meselede sizlerle idarecileriniz anlaşmazlığa düşerseniz işi Allah´a ve Resulüne havale edin. Bu sizin için Allah katında daha hayırlı ve netice bakımından daha güzeldir.
Ayette Allah´a itaat edilmesi emredilmektedir. Allah´a itaatten maksat, onun bize gönderdiği emirleri tutmak ve yine onun bize yasakladığı şeylerden kaçınmaktır.(İmam Taberî)
Birçok ayet ve hadiste Allah’a ve Resulüne itaatın önemi geçmiştir.Kişinin islamının derecesini bu itaat belirler. Allah’a karşı isyandan kaçıp O’na itaat etmeye dönenler gafletten kaçıp,O’nu zikretmeye yönelenler cennet ehlinin vasıflarındandır. İbn Kayyım el Cevziyye (rahimehullah) şöyle demiştir:’Kim iman binasını yükseltmek istiyorsa,binanın temelini başarıyla, güçlü, sağlam ve oldukça köklü yapsın.’ Bu temel taşlardan biri belki de en önemlisi Allah’a ve Resulüne itaat etmektir. Allah’a (a.c) eğer itaat etmeyip,boyun eğmeyip başımıza her ne gelirse gelsin ‘Sen’den gelen her şeye razıyız ya Rab!’ demeyeceksek hayatımızın veya yaşantımızın ne gibi bir önemi veya tesellisi olabilir ki? Eğer sıkıntı anında,öfke anında,imtihanlar üst üste gelmişse -ki hiçbir müslüman sıkıntısız değildir- Allah’a ve Resulüne itaatimizi hatırlamayacak ve ‘bu bizim kendi ellerimizle yaptıklarımız yüzündendir bağışlanma dileriz’ diye yalvarmayacaksak Rabbimize biz bir itaatin varlığından söz edemeyiz. Bu şeytanın vesvesesiyle isyan olur ki reddedilmiştir isyan edenlerin değil, itaat edenlerin feraha ulaşacağı bize bildirilmiştir. Cennet yurtlarının sabredenler ve şükredenlerle dolacağı bize ayetlerle bildirilmiştir. Biz imtihan ve sıkıntı zamanında kalpleri rahat Allah’a sırtını dayamış bunları bir kurtuluş vesilesi olarak günahlarımızın dökülmesine binaen sevinen kullardan olmayı dileriz. İtaatın olmadığı bir kalpte imanın varlığından söz edilemez. O zaman kalplerimizi Allah’a a.c yöneltip bizi aldatan bu dünyadan selametle vaad edilen cennet yurdu için hazırlamalıyız. Allah a.c vaadinden dönmez.Bunun için de Allah’tan yardım dileriz.
Bu dünyanın hiçbir lezzeti Allah’a ve Resulüne itaat ve boyun eğmek, sabırla ve şükürle teslim olan bir kalple Allah’a boyun eğmek kadar güzel olamaz. Hiçbir lezzet yoktur kardeşlerim biraz düşünelim, günlük virdlerimizi yerine getirdiğimiz bir günaha bulaşmadığımız,kimsenin gıybetini yapmadığımz,kimsenin kalbini kırmadığımız, kendi kalbimize iyi gelecek işler yaptığımız,sadaka verdiğimiz,eksiksiz namaz kıldığımız ve zikirlerimizi okuduğumuz, bir ayet veya hadis ile geçirilen bir günümüz mü daha güzel geçiyor,yoksa tüm bunların tersini veya farklı günah işlediğimiz bir günümüz mü? İşte budur hayat işte hayat Allah’a itaatten ibarettir. Ne kadar da muhtacız O’na itaat etmeye..Her ne olursa olsun O’na dönmek herkese nasip olmayabilir kalplerimizi arındırıp O’na teslim olmalıyız. Unutmamak gerekir ki O (a.c) çok bağışlayan çok merhamet eden ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyandır..
Allah (a.c) yine Nisa suresinin 80.ayetinde şöyle buyurmaktadır:”Kim Peygambere itaat ederse şüphesiz Allah´a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, biz seni, onların üzerine koruyucu göndermedik.”
İmam Taberi rahimehullah peygambere itaat ile ilgili ayeti şöyle tefsir etmiştir:
‘Kim Peygambere itaat ederse şüphesiz ki o Allah´a itaat etmiş olur. Çünkü Peygamberi O göndermiştir. Kim de Peygambere itaatten yüz çevirirse sorumluluğu kendisine aittir. Ey Muhammed, biz seni, onlara koruyucu olarak göndermedik. Seni yol gösteren olarak gönderdik. Onları denetleyip hesaba çekecek olan biziz.’
Bu hususta Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:
“Kim bana itaat ederse şüphesiz ki o, Allah´a itaat etmiş olur. Kim de bana karşı gelirse şüphesiz ki o, Allah´a karşı gelmiş olur. Kim benim emirime itaat ederse, şüphesiz ki bana itaat etmiş olur. Kim de benim emrime karşı gelirse şüphesiz ki bana karşı gelmiş olur.”
Başka bir ayet bu hususu desteklemektedir. Rabbimiz a.c Maide suresinin 92. ayetinde şöyle buyurmaktadır “Allah´a da itaat edin Peygambere de itaat edin. Karşı gelmekten sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki Peygamberimize düşen sadece apaçık tebliğdir.”
İçki kumar ve yasaklanan diğer şeylerden kaçınarak Allah´ın emirlerine itaat edin ve Peygamberinin emirlerine uyun. Allah´ın emrine karşı gelmekten sakının. Aksi takdirde onun cezasını hak etmiş olursunuz. Eğer emirlerinden yüz çevirir yasaklananları işlerseniz bilin ki Peygamberimize düşen sadece açık´ bir şekilde tebliğdir. Hesaba çekip cezalandırma ise Allah´a aittir.
Peygamberimiz (s.a.v) hangi hususta bir müslümana zarar veren bir cümle sarf etmiştir ki bir müslüman Peygamberine itaat etmesin,ki o nefsinden konuşmazdı..Sevgili müslümanlar peygamber efendimiz (a.s), tam olarak Kur’an ahlâkıyla yaşamış tebliğ etmiş,savaşmış ve tamamen güzel ahlâk üzere yaşamıştır. Ona Muhammed’ül Emin ismini güvenilir olduğu için müşrikler vermişti. Bizim için önder ve örnek olarak seçilen güzel ahlâk üzere gelen Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ümmeti olmak,bu dünyada nasipli olmak için yeter. Allah a.c bizi ve tüm müslüman kardeşlerimizi onun şefaatine nail etsin.
Ayetlerle devam edelim Allah a.c şöyle buyurdu:”Kim, Allah´a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah´ın, kendilerine nimet verdiği Peygamberler, doğru olanlar ve salih kimselerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaştırlar.(Nisa,69)
Kim, Allah´ın ve Peygamberin emirlerine boyun eğip hükümlerine rıza göstererek Allah´a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah´ın kendilerine itaat etme nimetini vediği Peygamberlerle, Peygamberlerin izinde giden sadık insanlarla, Allah yolunda öldürülen şehitlerle ve Allah´ın salih kullarıyla beraber olacaklardır. Bunlar ne güzel cennet arkadaşlarıdır.
Bu hususta Said b. Cübeyr diyor ki: “Ensardan bir adam, Resulullah´a geldi. O üzgündü. Resulullah (a.s) ona: “Ey filan ne oluyor ki seni üzgün görüyorum ” dedi. O adam da dedi ki: “Ey Allah´ın Peygamberi, senin hakkında düşündüğüm bir şeyden dolayı üzgünüm.” Resulullah: “Nedir o ” dedi. O kişi de: “Şimdi biz, sabah akşam senin yanına geliyoruz, yüzüne bakıyoruz. Seninle birlikte oturuyoruz. Yarın sen Peygamberlerle birlikte yüce makamlara çıkarılacaksın. Artık biz sana ulaşamayacağız.” dedi. Peygamber efendimiz hiçbir cevap vermedi. Bunun üzerine Cebrail (a.s.) “Kim, Allah´a ve Peygamberine itaat ederse işte onlar, Allah´ın, kendilerine nimet verdiği Peygamberler, doğru olanlar, şehitler ve salih kimselerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaştırlar.” âyetini indirdi. Resulullah da adamı çağırtıp onu müjdeledi.
Biz müslümanlara Rabbimizin buyurduğu üzere anne ve babaya itaatten de bahsedilmiştir.Bir çok ayet getirilebilir.Her zaman iyiliği doğruluğu emreden ve tüm güzellikleri kendisinde taşıyan Rahman bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Rabbin, kesinlikle emretti ki, ancak kendisine ibadet edin. Anne ve babaya iyilik´edin. Anne ve babadan biri veya her ikisi, yanında yaşlanır ve düşkünlesirse (Bezginliğini hissettirir bir şekilde) onlara “Öf” bile deme. Onları azarlama. Onlara güzel ve tatlı sözler söyle. Onlara, merhametle tevazu kanatlarını indir. Onlar için “Rabbim, onlar beni küçüklüğümde yetiştirirken nasıl merhametli davrandılarsa, sen de onlara öylece merhamet eyle.” diye dua et.(İsra,23-24)
Allah teala bu âyet-i Kerimelerde, sadece kendisine ibadet edilmesini emrettikten sonra hemen arkasından anneye babaya iyilikte bulunulmasını emrediyor. Anne babanın, çocuklarının yanında ihtiyarlamaları halinde, çocuklarının onları söz ile dahi incitmemelerini ve onlara tatlı sözler söylemelerini emrediyor. Bu da anne babaya itaatin İslamda ne kadar Önem taşıdığını gösteriyor.
Bu hususta birçok hadis zikredilmiştir. Resulullah (s.a.v.) bu hadis-i şeriflerinin birisinde buyuruyor ki:
“Burnu yere sürülsün. Tekrar burnu yere sürülsün. Tekrar burnu yere sürülsün.” “Ey Allahın Resulü, kimin burnu yere sürülsün ” diye sorulduğunda “Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlı oldukları halde kavuşup da kendisini cennete koyduramayanın.” buyurdu.
Abdullah b. Mes´ud diyor ki:
“Ben, Resulullah’a Allah katında “amellerin hangisi daha sevimlidir diye sordum. “Vaktinde kılınan namazdır.” dedi. “Sonra hangisidir?” dedim. “Anneye babaya iyilikte bulunmaktır.” buyurdu. “Ondan sonra hangisi daha sevimlidir” diye sordum “Allah yolunda cihad etmektir.” buyurdu. Sonra sustum. Eğer ben, sormaya devam edecek olsaydım Resulullah da devam edecekti.{Buharî, Mevâkît 5 nr.527, Müslim, İman 137,139, nr.85}
Peygamber efendimiz, annenin hakkının daha çok olduğunu başka bir hadis-i şerifinde şöyle beyan ediyor:
“Bir adam Resulullah’a gelip “Kendisine güzel davranmama en layık olan insan kimdir?” diye sordu.Resulullah da “Annendir.” buyurdu. Adam “Ondan sonra kimdir?” dedi. Resulullah yine “Annendir.” buyurdu. Adam “Ondan sonra kimdir?” dedi. Resulullah “Babandır.” buyurdu.
Konumuzun başında zikrettiğimiz gibi Allah ve Resulüne itaat ediyorsak Allah (a.c)’nin emir ve yasaklarını hayatımıza uygulamamız gerekir. Bu konu çok önemli bir konudur. Anne babamız biz hiçbir şey bilmezken bize her şeyi öğretip merhametle büyütmüştür.Anne babamız biz müslümanlar için cennet kapısıdır.Hiçbir iyilik yapamadığın gün evden çıkamadığın gün annene veya babana güzel bir söz söylemek bize kolay ve güzel bir salih ameldir. Bazı anne babalar huysuz olabilir biz küçükken katlanılmayacak şekilde huysuzlandığımız zamanlar oldu ve onlar bize bizim onlara davrandığımz gibi değil sıkıntının ne olduğunu anlamaya çalışarak bize iyi davrandılar. Öyleyse nankörlük hiçbir müslümana yakışmayan bir huydur.Allah için sabreden bir kul Allah için önemli bir kuldur. Allah’ın sevdiği bir kuldur. Allah a.c bize her konuda sabrı ve hakkı tavsiye etmemizi istemiştir.Çok kapsamlı olduğu için İmam Şafii’ye sorulan bir soruyla bu konuyu noktalamak istiyorum.İmam Şafii’ye (rahimehullah) sormuşlar:’Anne ve babamızla tartışabilir miyiz’? İmam Şafii (rahimehullah) şöyle cevap vermistir:” Anne babanızın terlikleriyle bile tartışamazsınız.”
Bir başka itaat konusu olan kadınların erkeklere yani eşine olan itaati çağımızda tartışma konusu olmuştur ve nesiller boyu bu tartışma olacaktır. Fakat biz Allah ve Resulüne itaat eden müslümanlar olarak bu hususu Rabbimize sorarız hiçbir şey bilmeyen araştırmayan “Rabbim ne dedi bu konuda?” demeyen cahil insanlar bunu eziklik İslam’da kadına değer verilmemesi olarak değerlendirmiştir.Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler. İyi kadınlar,gönülden boyun eğenler ve Allah’ın korunmasını emrettiğini kocasının bulunmadığı zamanda koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara önce öğüt verin,uslanmazlarsa kendilerini yataklarında yalnız bırakın. Yine dinlemezlerse (hafifçe) dövün.Size itaat ettikleri takdirde incitmeye bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür.”( Nisa 34)
İmam Taberî ayeti şöyle tefsir etmiştir:
Erkekler, kadınları terbiye etme, idare etme gibi hususlarda onlar üzerine hakimlerdir. Erkeklerin bu hakimiyeti, Allah’ın, erkekleri vücutça kadınlardan daha güçlü olarak yaratması ve evin geçimini erkeğe yüklemesindendir. Saliha kadınlar kocalarına itaat ederler. Kocaları evlerinde bulunmadığı zamanlarda da namuslarını korurlar. Onların böyle yapması, Allah’ın onları bu şekilde yaratarak korumasındandır. Onlar, kocalarının mallarını boş yere harcamazlar. Size karşı gelmelerinden korktuğunuz kadınlara Allah’ı hatırlatarak, ondan korkmasını söyleyerek nasihatta bulunun. Yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse onları ağır bir şekilde olmamak üzere dövün. Şayet bundan sonra size itaat ederlerse artık onlara eziyet vermek için başka bir yola başvurmayın. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür. Kadınlara haksızlık ettiğiniz takdirde onların haklarını sizden alır.
Ayet-i kerimede “Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler.” buyurulmaktadir. Bu ifadeden maksat, erkeklerin, kadınları terbiyede, onlan, Allah’ın üzerlerine farz kıldığı haklarını yerine getirmelerinde sevk ve idare etmeleridir. Bu hususta Abdullah b. Abbas’ın şunları söylediği rivayet edilmektedir: “Erkekler kadınların üzerine hakimdirler, âmirdirler. Kadınlar, Allah’ın, îtaat etmelerini emrettiği hususlarda erkeklere itaat etmek durumundadırlar. Bu da kadının, erkeğin ailesine iyi davranması ve onun malını muhafaza etmesidir. Erkeğin kadından üstünlüğü ise kadına bakma yükümlülüğünde olması ve geçimi sağlamak için çalışmasıdır.”
Bu konuda,Hasan-ı Basri, Katade ve İbn-i Cüreyc bu âyetin, karısını döven bir kişi hakkında nazil olduğunu söylemişlerdir. Bu hususta Hasan-ı Basri diyor ki: “Bir adam karısını dövdü. Kadın Resulullah’a gelip kocasını şikayet etti. Resulullah da kocasına kısas uygulamak istedi. Bunun üzerine Allah Teala “Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler.” ayetini indirdi. Resulullah (a.s) adamı çağırıp ayeti ona okudu ve buyurdu ki: “Ben bir şey yapmak istemiştim ama Allah daha başkasını diledi.”
Erkekler de sertlik, selabet, ani heyecan ve taşkınlıkları frenlemek;cevap ve harekete yönelmeden önce tefekkür ve akl-ı selimini kullanma gibi özellikler vardır.Hayatın ilk dönemlerinden beri ava çıkmadan tutun da son zamanlardaki savaşlara kadar,erkeğin görevi hanımını ve çocuklarını korumak olmuştur. Erkeğin kadından üstünlüğü yeni var olmuş bir husus değildir. Bir kadının kocasına itaat etmesinin anlamı erkeğin Allah için hanımını sakındırdığı konularda onu dinlemektir.Erkeğin hanımına genel olarak ona iyi davraranak merhamet gösterdiği her konuda, kadının asilik yaparak üstünlük sağlamak amacıyla onu dinlememesi gereksiz ve hoş karşılanmayan bir durumdur.Allah a.c böyle bir kadına öncelikle nasihat edilmesini emretmiştir.Erkeğin bazı kurallarının var olması kadını korumak amaçlıdır. Eğer bir kadına kocası faydasız zulm göreceği bir şeyi emrediyorsa, Allah ve Resulû’nün yasakladığı bir hususu emrediyor ve ona itaati hatırlatıyorsa,bunda kadın kocasına itaat etmek zorunda değildir. Bu örneklendirilebilir çoğaltılabilir. Fakat bizim amacımız şudur ki Allah ve Resulü bir şeyi emrediyorsa ona şeksiz şüphesiz olarak inanmak katılmak ve emrini yerine getirmektir. Eşler arasında her şey olabilir sorunlar ancak ve ancak Allah’ı hatırlatarak çözüme kavuşturulabilir. Karşılıklı olarak Allah a.c hatırlatılırsa ve onun emir yasaklarını kadın ve kocası birlikte uygularlarsa evin huzuru sağlanabilir.Allah (a.c) bize hakkı ve sabrı tavsiye etmistir.Allah’a ve Resulüne itaat eden onun emir ve yasaklarına uyan bir eş bu dünyadaki en büyük nimettir. Saliha kadınlar kocasına itaat eden kadınlardır ve asla bunu İslam’ı hiç bilmeyen diğer bireylerle tartışmamalıdır. Müslüman kadın kendisine zulmetmeyen,kendisini seven ve kendisine zulm etmedikçe kocasını başının tacı etmelidir. Onun söylediklerini içinden gelerek,sevgiyle ve itaatle kabul etmelidir. Sözünü dinlemelidir çünkü o,kadınını kendisine örtü olarak görmektedir.Kendisine ait Allah’ın bir emaneti olarak görmekte ve zulmetmemektedir. Kadınlar zayıftır ve erkekler onların kalkanlarıdır. Peygamber efendimiz (s.a.v) kadının kocasına itaati konusunda bir hadisi şerifinde Ebû Hüreyre’den (r.a) rivayetle şöyle buyurmuştur:
“İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” (Tirmizî, Radâ 10. Ebû Dâvûd, Nikâh 40; İbni Mâce, Nikâh 4)
Peygamberimiz a.s kocasının kadının üzerindeki hakkını vurgulamak istemiştir. Bize ulaştığına göre bundan çıkarılacak dersler çoktur.Hevamızı bir kenara bırakarak tefekkür edersek bu hususu daha iyi anlarız.Unutmamalıyız ki şu ayet bizi Allah ve Resulü’ne gönülden bağlı ve sevgiyle itaat eden müslümanlar için inmiştir.
“Allah ve Resulü, herhangi bir hususta hüküm verdiği zaman mü’min bir erkeğin ve mü’min bir kadının işlerinde başka yolu seçme hakları yoktur. Kim, Allah’a ve Resulüne isyan ederse, şüphesiz ki o, açıkça sapmıştır.” (Ahzab,36)
Ayet açıktır..Rabbimizin buyurduğundan başka bir söz söylemeyip O’na kalpten ve sevgiyle itaat ederiz. Yanlışlar bizden doğrular Allah’dandır.Hamd kendisinden başka ibadete layık olmayan Allah azze ve celle’yedir.Allah’ın selamı Peygamberimiz Hz Muhammed’in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.
[Kaynak:TDV, Tâberî tefsiri, İbn Kayyım el Cevziyye (fevaid),İmam Nevevi;Edeb’ül Müfred, Riyaz’us Salihin]