RAMAZAN AYI VE FOMO
Bir önceki yazıda yetersizlik hissinden bahsetmişken, literatüre çok yeni giren FOMO’dan (Fear of missing out) söz etmemiz gerekli olur diye düşünüyorum. Fomo Türkçede olan bitenleri kaçırma korkusu olarak açıklanabilir ve bireylerde şu şekillerde görülebilir:
* Sosyal medyada paylaşımların yeterince beğenilmemesi, talep görmemesi sonucunda oluşan onaylanmamış ve kabul edilmemiş olma hissi
* Sık sık sosyal medya platformlarını kontrol etmek
* Kendine yetmeyen, hiç kimseye yetmeyen, birini bitirmeden öteki yolculuğa, işe, eğlenceye sahip düşünce yapısı
* Yanında sürekli şarj cihazı veya elde sürekli seyyar şarj cihazı bulundurmak
* Aynı anda iki yerde (etkinlik, eğlence vb.) olmayı istemek
* Gece yatmadan önce tek tek bütün sosyal medya uygulamalarına girip çıkmak, e-postaları kontrol etmek ve sabah uyanıldığında ilk iş olarak yarı açık gözlerle yine bu işlemi yapmak
* Hayatın kontrolünün elden kaçırıldığı yönünde birçok şey olduğunu hissetmeye ve plansız satın alma gibi irrasyonel davranışlarda bulunmaya başlamak
Bu korkunun özellikle karantina döneminde daha çok arttığını düşünüyorum çünkü bir önceki yazıda değindiğimiz yetenek savaşları bizi iyice bir korkuttu. Dolayısıyla sürekli sosyal medyada kalıp bir şeylere yetişme çabası insanda yüksek doz kaygıya yol açıyor. Hal böyle olunca ne girdiğinden bir şey anlıyorsun sosyal medyaya ne çıktığından.
Eğer böyle bir durumla karşı karşıyaysak, bunu kırmak için Ramazan ayının harika bir başlangıç olabileceği kanaatindeyim. Birincisi bu ay herkes tarafından kabul edilen ve aslında bütün ümmetin topluca iştirak ettiği*bir irade terbiyesi var. Oruca baktığımızda aslında kendimizi kontrollü bir şekilde isteklerimizden mahrum bırakıyoruz değil mi?
Bunun sebeplerinden biri de kendimizi geliştirmek. Tıpkı bir sporcunun kaslarını geliştirmek ve yarışı kazanmak için çok zorlansa bile idmanlarını yapması gibi. Çünkü o kontrollü zorluklar bizi öyle bir güçlendiriyor ki, kontrol edemediğimiz bir şeylerle karşılaştığımızda aslında o kadar da hazırlıksız yakalanmıyoruz. Hazır herkes böyle bir irade terbiyesi haline bürünmüşken bu tarz değişimler için güzel bir motivasyon olabilir.
İkinci neden ise Müslümanların iman ettiği gibi Ramazan ayında şeytanların bize olan etkilerinin azalması ve nefsimizle daha çok baş başa kalmamız durumu söz konusu, bu savaşmamız gereken düşman sayısını azalttığı için yine güzel bir zaman olduğuna işaret ediyor. Peki ne yapabiliriz?
1-) Niyet edin. Neyi neden yaptığınızın farkında olun. Son 1 yılı düşündüğünüzde sosyal medya hesabın kaç kere “bir şeyleri kaçıracağım, yetişmeliyim” düşüncesiyle girmişsinizdir bunu düşünelim. Peki bunların kaç defasında bir fayda görmüşüzdür bunu da düşünelim. Çoğu insan, aslında odak noktasında veya çalıştığı bir şeyle bağlantısı olmasa da “ama çok yararlı bilgiler öğreniyorum diyerek” bu sevdadan vazgeçmiyor. O zaman da şunu düşünelim:
Bu bilgiler hayatına pratik manada bir şey kattı mı? Bu yararlı bilgileri başka yerden öğrenemez miydin? İnsanların zannının aksine sosyal medyadan hayatımıza aksettirdiğimiz çok çok önemli şeyler yok. Diyelim ki girdiğimiz 6 saat içinde oradan oraya sürüklendik durduk ve 15 dakikalık bir sürecinde bitkilerimizi nasıl canlandırabileceğimize dair güzel püf noktaları öğrendik. Sizce değdi mi giden 6 saate? Tabii ki hayır, ama bunu illüzyonun içindeyken görmek çok zor. O yüzden şöyle dışardan bir gözle bakmamız lazım halimize.
2-) Bu gerçekliği kabul ettikten sonra sizin için anlamlı olan bir şeye odaklanmak. Müslümanlar için bu anlamın Allah’la olan ilişkilerini geliştirmek veya benzer bir şey olacağını düşünüyorum. Peki bu Fomo sevdamızı nasıl Allah’la olan ilişkimize yöneltebiliriz bunun üzerine düşünürken şöyle bir şey aklıma geldi, aslında baktığımızda bu bir şeyleri kaçırma korkumuzun altında derin bir merak duygusu var. Ve biz bu merak duygusunu sosyal medya ve diğer insanlarla olan ilişkilerimize odaklandırmak yerine, yönünü Allah’la olan ilişkimize çevirebiliriz.
Şöyle ki; acaba Allah’la iletişimde olmadığım, ona bağlanmadığım sürece ne kaçırıyorum? Belki cenneti kaçırıyorum, belki şehidlerle aynı mertebeyi, belki Allah’ın cemalini görmeyi kaçırıyorum. Acaba şu Ramazanda Allah’a samimi bir dua etmeyi denesem, neler olur? Bu tarz sorularla Allah’la olan ilişkimize merakımızı kabartmak güzel bir başlangıç olur diye düşünüyorum.
3-) Diyelim ki niyetinizi ettiniz, odağınızı anlamlı şeylere çevirdiniz, sürekli dürtülerimizi uyaran bir hatırlatıcı varsa ortalıkta, çok da işe yaramayacaktır yaptıklarımız.
Şu 30 günlük değişim için, sosyal medyanın erişebileceğiniz yerde olmaması çok çok önemli. Bu yüzden telefonunuzdan muhakkak uygulamaları silin. Diyelim ki gerçekten faydanıza olduğunu düşündüğünüz, size anlam katan yazılar, hesaplar var, o zaman kendinizi kısıtlayabileceğinizi düşünüyorsanız bilgisayardan erişim sağlayabilirsiniz, (o kadar kolay olmadığı için bu tekniğin ne kadar işe yaradığını size anlatamam lütfen deneyin ve görün) ve kesinlikle bir saat limiti koyun (günlük 20 dakika gibi).
Ama bu hesaplar yazılar Ramazan ayı bittikten sonra da burada olacaktır bir yere kaçmıyorlar merak etmeyin 🙂 Yazmayı niyet ettiğim son bir gönderi kaldı, onu da bitirdikten sonra ben de uygulamayı telefonumdan bayrama kadar siliyor olacağım, bana katılmak isteyenleri bekliyorum efendim.
Ve şunu da eklemeliyim, hayatım boyunca sosyal medyanın ne kadar vakit kaybı olduğuna, insana neler kaybettirdiğine dair birçok kişiden şikâyet duydum, ama bir kişiden bile iki rekât namaz kılmanın, 2 sayfa kuran okumanın insana bir şey kaybettirdiğine dair hiçbir şey duymadım. Öyleyse hadi şu güzel günde kendimize soralım, değer mi?
#hayırlıramazanlar
*Her ne kadar fiziksel olarak hissedemesek de bence kalplerimizde birbirimizi hissedebileceğimize inanıyorum.
Allah razı olsun cezekallahu hayr
ve iyyake
Allah razı olsun. Çok faydalı bir yazı olmuş.
Sükût… Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?
Ses demir, su demir ve ekmek demir…
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir…
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.
ZINDANDAN MEHMEDE MEKTUP / NFK
…….
“..Kalan biz miyiz”?..
Hep bir şeylerden geri kaldığı hissine kapılan, yazarın da yazıda bahsettiği bir kısım insanlık, bu haleti ruhiye içindedir hep..
Zindanda hep böyle bir hisse kapılır insan.. Acaba dışarıda neler oluyor? Neler dönüyor da ben bilmiyorum?.. Ve, acaba beni artık önemsemiyor mu kimseler?
Bu nefs zindanında ancak “Dünyaya Kapalı Allaha Açık” olan pencere sahipleri ferah ve felâh bulur..