SİZE ÇAMURLU AYAKKABIMI ÖPTÜRECEĞİM!
Başlığı okurken “bu adam ne diyor ya!” diğerek sinirlendiğinizi, kaşlarınızı çattığınızı ve göz bebeklerinizin büyüdüğünü görür gibiyim. Ama durun durun hemen sinirlenmeyin! Bu söz bana ait değil, bir ilim ehli hocamıza ait! Yani bir islam bayraktarı hocaya ait!
“Nasıl ya! İnsan, bu cümleyi bir kâfire bile kullanmamalı çünkü islami davet metedunun kaynağı bizzat Kur’an ve sünnet olduğu için davet ahlakının da bu metoda uyumlu olması gerekmektedir. Dolayısıyla davet de güzel sözle olmalıdır -ayetin de değimiyle-…” diye düşünüyorsunuz biliyorum.
Ama merak etmeyin bu konuda ben de sizinle aynı düşünüyorum. Ancak bahsettiğimiz hoca bunu sakın duymasın yoksa bize hem “yarım akıllısınız” diye hakaret eder hem de o meşhur çamurlu ayakkabılarını bize öptürür. Hele bir de 5. Kol faaliyeti gördüğümüzü falan iddia eder hiç uğraşamayız! Sakın ha!
“Bu kadarı da fazla artık!” dediyseniz siz daha fazla kızmadan ben hemen konuya giriş yapayım. Arkadaşlar malumunuz Ebubekir Sifil hoca, Seyda Molla Sadullah Ergün hocanın yapmış olduğu derslere ve edeple yapılan reddiyeye karşılık olarak bir reddiye yayınladı.
Tabi bu redd-i batıl değil de, “redd-î edep ilanı” mahiyetinde bir video yayınladı. Yukarıdaki bana kızdığınız cümlelerin sahibi olan ilim ehli hocamız da Ebubekir hocamızdı.
Videoda neler vardı biliyor musunuz?
1- İlk 40 dakikayı kendisinden yaşça ve ilmen büyük bir âlimin şahsına hakaret ederek ederek geçirdi. Tabi bunu çay keyfiyle yaptı.
2- Konuşmasında kendi yargılarını oluşturdu ve oluşturmuş olduğu o yargılara yine kendisi cevap verdi.
3- Seyda Sadullah’ın mana olarak iman edildiğinde küfre girilir diye önceki videolarında ifade ettiği hadisi, sanki o iman ediyormuş gibi iftirada bulundu.
4- Söz konusu hadis meselesi üzerinden de delik kovaya su doldurmaya başladı. İnsan 2 saaten fazla delik kovaya su doldurmaya çalışır mı ya…
5- İlm, âlim, davet, edep vb. hayatî önem taşıyan olguların izzetini ayaklar altına aldı.
6- Seyda Sadullah’ın delilleriyle İbn Teymiyye’ye iftira olduğu açıkça ortada olan meseleler ile masum bir âlime iftiralarını sürdürdü.
Daha çok şeyler var ama fazla uzatmanın bir manası yok izleyenler bunu daha takdir edecektir.
Siz ömrünüzde veya tarihte münazara esnasında veya reddiye verirken “Sana elimi değil, ayağımı da değil, sana çamurlu ayakkabımı öptüreceğim” diye hakarette bulunan birini gördünüz mü? Hem de kendisinden yaşça büyük bir ilim ehline karşı…
Bu üslubu değil bir hoca, onun tartışmış olduğu hadis inkarcıları bile kullanmamıştır. Ben alaycı bir ateistin bile böylesi bir şekilde hakaret ettiğine şahit olmadım.
Ebubekir Sifil hoca, kendisinden -görüş anlamında- %80’den daha fazla farklı düşünen ve programda ona deve sidiği içmesini teklif eden bir hadis inkârcısına “Bey” diyerek ihtiramda bulunurken; nasıl olur da kendisiyle %90 aynı düşünen bir alime “çamurlu ayakkabılarımı öptüreceğim” diye hakarette bulunabilir.
Yapılan bunca hakaretler, bunca iftiralar ve ortaya konulan bu rezaletçe davranış yetmezmiş gibi bir de hocanın holiganlığını yapan bazı kimseler: “Hocanın vereceği ilmi cevapları olmadığı için edep meselesi üzerinden eksikliği gidermeye çalışıyor. Neden hemen cevap vermiyor…” diyorlar.
Öncelikle burada edep dışı davrandıklarını kabul etmiş oluyor da neyse… Bu holiganlar herhalde 3 yıldır bir ilim talebesi tarafından hocalarına reddiye olarak yazılmış eserden haberleri yok. Hocanız 3 yıldır bir reddiyeye cevap veremiyor, siz gelmiş burada 1-2 günün hesabını yapıyorsunuz.
Seyda Sadullah bu açıklamalarına karşı güzel bir açıklama yaptı zaten. İlimden önce edebin öğrenilmesi gerektiği kanaatini ve müctehid alimlerin de bu konudaki görüşlerini ifade ederek önce edep dersi yapmasının gerekçesini ortaya koydu. Ardından ilm-i cevapların geleceğini ifade etti.
Netice olarak şu anlaşılıyor ki: Demek ki Ebubekir hocanın gözünde ister günümüzde yaşayan alim ve davetçiler olsun, isterse de geçmiş dönemlerde yaşamış olan büyük büyük alimler olsun; eğer İbn Teymiyye’yi savunuyorlarsa hepsi yukarıda yapmış olduğu hakaretlerin bizzat muhattabı kişilerdir.
Böyle düşünen biri için de aslında çok da söylenecek bir söz yoktur maalesef!
Musa Yıldız