İLİM ve USÛL ÜMMETİYİZ, HEVA ÜMMETİ DEĞİL!
Bismillahirrahmanirrahim.
Hamd; yoktan var eden, hayat veren, yaşatan, öldüren ve tekrar diriltecek olan Allah’a; salat ve selam ise sırat-i mustakim’in kandili ve rehberi olan Muhammed Mustafa’ya âline ve ashabına olsun.
ALLAH azze ve cellebizleri bu hayata kulluk için gönderdiğini ve bizi başıboş bırakmadığını Kerim olan kitabımızda bizlere bildirmiştir. Kitabımızda bizlere bildirdiği hükümlerden bir tanesi de yediğimiz, içtiğimiz şeylere dikkat etmek ve onların temiz ve helal olanından yememiz gerektiğidir.
”Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.”[1]
Rabbimiz azze ve cellenasıl ki yiyeceklerin helal ve temiz olanlarını yememizi emrediyorsa aynı şekilde ilmin ve bilginin de temiz olanını almamızı emrediyor. Her işitiğimizi, gördüğümüzü veya okuduğumuzu -hele de İslam namına ise- almamalı; kaynağını, membaını iyice araştırmalıyız. Aksi halde cahillerden olmak, İslam’ı yanlış anlayıp-anlatmak ve Allah’a ve Rasulune bilmeden iftira atmak gibi tehlikeli durumlarlarla karşı karşıya kalabiliriz. HafezanAllah.
Nitekim Rabbimiz bu konuda da bize bir ölçü getirmiş ve duyduğumuz bilgiyi araştırmamızı emretmiştir.[2]
Peki, Allah’ın rızasını kazanmanın yolu olan dinimiz İslam-ı Mubin’in kaynağı nedir ve bunu nasıl araştıracağız sorusu gelebilir aklımıza ki bu gayet tabiidir. Bu sorunun cevabı da yine kitabımızda saklıdır ki o da şudur:
”Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.”[3]
Demek ki bu konuda müracaat edeceğimiz merci, ilim sahipleri yani âlimler imiş.
Dinimizin Kaynağı Nedir ?
Dinimizin dünya ve ahiretle ilgili membaı, genel kabule göre şer’i asli deliller dediğimiz sırasıyla şu dört kaynaktır:
1- Kur’ân > 2- Sünnet > 3- İcma > 4- Kıyas
Bizler dinimizin dünya veya ahiretle ilgili bir konuda görüşünü öğrenmek için bu dört kaynağa sırasıyla başvururuz. Bunları fazla detaya girmeden açıklamaya çalışacağız. Rabbimiz bizi buna muvaffak kılsın.
1- Kur’ân : Kur’ân hiç şüphesiz ki Allah azze ve celle’nin kitabı, sözlerin en doğrusu ve en yücesidir. Bu yüzden dinimizde kaynak olarak ilk başvuru mercimizdir. Bir konuda anlaşmazlığa düştüğümüzde, bir konu ile ilgili olarak Allah’ın hükmünü merak ettiğimizde veya cevabını bilmediğimiz bir konuyla karşılaştığımızda bunu ilk olarak Aziz olan kitabımızdan öğrenmeye çalışırız. Kur’ân’a müracaat etmeden nefsani olarak konuşmak yavaş yavaş küfre götüren büyük bir günahtır ki günümüzde bunun örneklerine ibretle şahit olmaktayız.
2- Sünnet : Sünnet, en kısa ve öz tarifi ile Efendimiz’in aleyhisselamsözleri, fiilleri ve sahabe tarafından yapılan bir fiile sükut etmesi yani takriridir.Sünnet, Kur’an’dan sonra ikinci ana kaynaktır. Kimse sünneti yok sayarak veya hafife alarak “bize Kur’an yeter” diyemez. Çünkü her şeyi apaçık Kur’an’da bulamayabiliriz. O zaman sünnete bakarız. Çünkü sünnet Kur’an’ın açıklaması durumundadır. Örneğin; Kur’an’da namaz,oruç veya hacc gibi ibadetlerin yapılması emredilir fakat bunların nasıl yapılacağı ile ilgili detaylı bir bilgi verilmemiştir. Bu konularda detaylı bilgiyi ise Hadis-i Şerif’lerden elde etmekteyiz. Nitekim Kur’an da bunu emretmektedir.
”Peygamber size ne getirdiyse onu alın; size neyi yasaklamışsa da, ondan uzak durun”[4]
3- İcmâ’ : Fıkıh usulü terimi olarak icmâ’,Muhammed aleyhisselamın ümmetinden olan müctehidlerinRasulullah aleyhisselamın vefatından sonraki şer’i bir meselenin hükmü üzerinde fikir birliği etmeleridir. İcmâ’, üçüncü ana kaynağımızdır.
4- Kıyas : Kıyas hakkında ise kısa ve pratik olarak şunu söyleyebiliriz:
Herhangi bir şeyi başka bir şeyle karşılaştırmak demektir. İslâmi literatürde ise hakkında ayet ve hadis bulunmayan bir konuyu, benzerliklerinden hareket ederek hakkında hadis ve ayet bulunan başka bir konu ile karşılaştırmak demektir.
Örneğin; Kur’ân ve Sünnet’te günümüzdeki zararlı ve sarhoş edici birçok maddenin ismi hükmü geçmemektedir fakat bu günümüzdeki maddelerin hükmü Kur’ân ve Sünnet’te mevcut olan nasslara kıyas yapılarak verilmektedir.
AMAN DİKKAT !
Yukarıdaki açıklamaları yaptıktan sonra soru cevap şeklinde bazı önemli noktalara değinerek asıl merâmımızı anlatmak istiyoruz. Çünkü birçok Müslümanın bu konuda hassasiyet göstermediklerini ve keskin ifadeler kullandığını görmekteyiz. Bu konuda bir ayet bir de hadis-i şerif hatırlatarak soru cevap kısmına geçelim.
“Kesin bilgi sahibi olmadığın şey hakkında konuşma. (Kişi) kulak, göz ve kalp, bunların hepsinden sorumludur.”[5]
Rasulullah aleyhisselam buyurdu ki:
“Kim ilimsiz fetva verirse, onu göklerde ve dünyada bulunan melekler lanetlerler.”[6]
Soru! İslam’ın yani Kur’ân’ın mesajını anlamak için sadece Kur’ân okumak yeterli midir?
Cevap:Hayır. Sadece Kur’ân okuyarak İslâm’ın mesajını doğru bir şekilde anlamak mümkün değildir.Velevki Arapça biliyor olsak bile. Çünkü ayetlerin, ”esbab-ı nuzul” dediğimiz iniş sebepleri vardır. Âyetlerin ne demek istediğini anlamak için de bu sebeplere ve Arapça dilinin inceliklerine vakıf olmak gerekir ki bu da ciddi bir ilmi birikim ister. Dolayısıyla sadece Kur’ân veya Kur’ân mealini okuyarak ecir kazanırız ama ciddi manada bir ilim sahibi olamayız.
Soru!Meal okuyarak Kur’ân’dan hüküm çıkarmak mümkün müdür?
Cevap:Hayır. Böyle bir şey asla mümkün değildir. Çünkü bazı ayetlerin hükmü başka ayetlerle kaldırılmış yani neshedilmiştir ve hiçbir meal birebir Kur’ân’ın aynısı değildir, olamaz da. Ayrıca hüküm çıkarabilmek için de fıkıh ilmine ciddi manada vakıf olmak bile yeterli değildir. Dünyaca kabul edilmiş bir ilmi otoriteye sahip olmak gerekir. Bu konuda tefsir kitaplarından istifade etmek daha isabetli olur Allah’ın izniyle.
Soru! Peki meal yerine tefsir okumak yeterli midir?
Cevap:Kısmen evet. Ama tatmin edici ve doyurucu bilgi için bir Âlimin dizinin dibine oturmak en faydalı yoldur.
Soru!Peki, hadislerin hepsi kaynak mıdır?
Cevap:Sahih yollarla bize ulaşmış olan hadis-i şeriflerin tümü bizim için kaynaktır ve bu işin ehli olan muhaddis ve fakihlerimizin onayıyla bağlayıcıdır. Yani ehliyet sahibi alimlerin “Evet, bu hadisle amel edilebilir.” veya “Bu hadis üzerine hüküm bina edilebilir.” şeklindeki onayından bahsediyoruz. Nitekim bizden asırlar önce yaşamış olan muhaddis âlimlerimiz gayretli bir şekilde çalışarak hadislerin tümünü bu sınıflandırmaya tabi tutmuşlardır. Fakat bunu bazı nasipsizlerin iddia ettikleri gibi hevalarını mesned edinerek yapmamışlardır.Soru!Peki, sahih olarak bize gelen her hadis-i şerifi alıp amel edebilir miyiz?
Cevap : Hayır. Okuduğumuz her hadis-i şerif ile amel edemeyiz.[7]Çünkü nasıl ki ayetlerin nazil olma sebebi var ise hadislerin de ”sebeb-i vurud” dediğimiz söylenme sebebi var ve nasıl ki bazı ayetlerin hükmü kalkmış ise aynen onun gibi bazı hadis-i şeriflerin de hükmü kalkmıştır fakat lafzı hâla mevcuttur. Bu olaya nasih-mensuh denilir.Yani bir ayetin hükmünün veya bir hadisin hükmünün başka bir ayet ve hadis ile kaldırılmasıdır.
Biz bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak, mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kādirdir.[8]
Peki, Ne Yapmalıyız?
Bu konuda hassas davranacağız diye de büsbütün Kur’an ve hadislerden uzak durmamalıyız ve şu noktalara dikkat etmeliyiz:
1-Meal okumalıyız fakat hüküm çıkarmamalıyız. Mesela; içki üç aşamada yasaklanmıştır.[9]Meal okurken içkinin yasaklanma aşamasının ilk ayetini okursak içkinin helal olmadığı vehmine kapılırız ki bu tamamıyla batıldır. O yüzden hükmünü merak ettiğimiz konularda fıkıh/ilmihal ve tefsir kitaplarına başvurmalıyız. En önemlisi de bilenlere sormalıyız.
2- Kur’ân’ın mesajını anlamak için meal yerine tefsir kitaplarına müracaat etmek daha faydalıdır. Bu konuda şu tefsir kitaplarını önerebiliriz:
Muhammed Sabuni- Safvetu’t Tefasir
Vehbe Zuhayli- Tefsiru’l Munir veya Tefsiru’l Veciz
Said Havva- El-Esas fi’t Tefsir,
Şehid Seyyid Kutub- Fi Zilali’l Kur’ân,
Ebu’l Âla Mevdudi- Tefhimu’l Kur’ân
3-Bir Müslümanın -özellikle de davetçi konumundakilerin- dikkat etmesi gereken diğer bir husus da şudur: Önüne gelen her meali okumamalı ve altında ”hadis-i şerif” veya “Hz. Muhammed” yazan her sözü hadis olarak aktarmamalı, kaynağını ve sıhhat derecesini iyice araştırmalıdır. Zira piyasada birçok batıl meal ve hadis adı altında birçok uydurma söz mevcuttur. Ama Rabbimize hamd olsun ki, âlimlerimiz bunları da tespit edip “mevzu hadisler” başlığı altında cem’ etmiştir. ALLAH onlardan razı olsun.
4-Hadis-i Şerifleri elbette okumalıyız fakat bunlardan hüküm çıkarma işine yeltenmemeliyiz. Bu konuda fıkıh kitaplarına başvurmamız gerektiğini daha önce yukarıda belirtmiştik. Bu konuda daha çok ahlak ilkelerini içeren hadislerin derlendiği eserleri okuyarak istifade edebiliriz. Bu konuda da İmam Nevevi’nin “Riyazu’s Salihin” isimli eserini eğer mümkünse şerhi ile beraber okumanızı tavsiye ederiz.
El-Alîm olan Allah azze ve celleen doğrusunu bilendir. Eksik ve kusurlar bizden, doğrular ise O’ndandır.
Ümitsiz kaldığımız anda ümidimiz olan Allah’a sonsuz hamd-u senalar olsun…
Muhammed Sabri ALTUN
[1]Bakara/168
[2]Bknz.Hucurat/6
[3]Enbiya/7 Nahl/43
[4]Haşr/7
[5]İsra/36
[6]Hafız İbn-i Asakir, Mu’cem Şuyuh İbn-i Asakir
[7]Günümüzde bazı Müslüman camialar ve fertler bu hadis mealciliği fitnesine düşüp “Hadisleri kendimiz okuyup tatbik ederiz, mezheplere gerek yok.” diyerek ortalıkta dolaşmaktadırlar. Dünya âlimlerine kendilerini kabul ettirmiş gibi yaşayan bu kardeşlerimizin Arapça ve usul ilmi bilmemeleri dışında başka bir sorun yok!
[8]Bakara/106
[9]Birinci Aşama:“Sana şarap ve kumar hakkında soru soruyorlar. De ki; ikisinde de büyük günah ve insanlar için birtakım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür.” Bakara/219
İkinci Aşama: “Ey iman edenler! Sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- namaza yaklaşmayın ..” Nisa/43
Üçüncü Aşama: “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir, bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?” Mâide/90-91
Allah razı olsun hocam Rabbim kaleminize İlminize bereket Katsin