Davamız Bize Sunulmuş Bir Emanettir
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ
Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin; (sonra) bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz. (Enfal, 27)
عن عبد الله بن عباس رضي الله عنه قال: {لا تخونوا الله}، قال: بترك فرائضه، {والرسول} بترك سنته وارتكاب معصيته.
Abdullah ibni Abbas رضي الله عنه bu ayet hakkında dedi ki:
Allah’a hainlik etmeyin: “Farzlarını bırakarak”;
ve Peygamber’e hainlik etmeyin: “Sünnetini bırakarak ve günahları işleyerek.” (İbn Ceriru’t-Taberi 11, 125 ve İbn Ebi Hatim 5,1683-1683)
Anlamalıyız ki ey kardeşim, kıldığımız namazlar da tuttuğumuz oruçlar da O’nun rızası adına güttüğümüz davamız da bize emanettir.
Eğer ki biz, gerek davamıza ve gerekse kulluğumuza karşı yeterince duyarlı olmaz, farkındalıkla hareket etmezsek bilelim ki ihanet içinde olan bir hayat yaşamaktayız demektir.
Şeytan bizi davamıza karşı sorumsuz ve duyarsız hale getirmiştir. Davamız bizde bir heyecan meydana getirmemektedir. Çünkü ona karşı duyarsızlığı bir sorumsuzluk olarak görememekteyiz ya da bir başka ifade ile kendi nefsimizi davamıza karşı sorumlu olarak görmemekteyiz.
Allah’ın dinine ve Muhammedî davaya karşı kendimizi mecbur görmemekteyiz. Gidiş gelişlerimizi bir tür hobi olarak görmekte ve o doğrultuda hareket etmekteyiz.
O nedenle “sokaklar neden bu halde” demek yerine “biz neden bu haldeyiz” demek zorundayız. Doğru olmayan sorunun cevabı da doğru olmaz…
Abdullatif MERMER