Dinin Meşru Gördüğü Hiç Bir Şey Kerih Değildir.
Son yaptığım sohbetlerden birinde dinimizin ve kitabımızın utanılacak, çekinilecek ve kendisi sebebiyle eziklik hissedilecek bir hükmü, bir ayeti ya da bir durumu yoktur manasında bir açıklama yapmıştım.
Örnek olarak eziklik psikolojisi ile ifade edilmeyen ya da bin türlü te’vil ile yontulmaya çalışılan çok evlilik hususuna değindim. Bu hükmün insan fıtratı ile ilgili olduğunu ve İslam’ın fıtrat dini olduğunu ifade ettim.
Bu sözler üzerinden yöneltilen sorular oldu. Bunun üzerine bir izahatın faydalı olacağı kanaatindeyim.
Her hücremiz imanı tatmalı ve her doğrumuz imanın onayından geçmelidir.
Açıkça söylemek gerekirse çok evlilik kadınların İman eşiğidir. Her cinsin kendine göre imtihanı vardır ve kadının da imtihanı budur.
Erkek yer yer kadının nüşuzu ile imtihan edilmektedir. Bu hususta onun bir çok naiflik, zayıflık ve kıskançlıktan kaynaklı durumlarına sabretmekle imtihan edilmektedir.
Yapı olarak erkekler yönetmek ve idare etmek üzere yaratıldıkları için kendilerine itaati kutsarlar. O sebeple kutsadıkları husus ile imtihan edilirler. Nefislerine zor da gelse ‘eğik olan eğe kemiğini’ eğik olarak kabul etmekle imtihan edilirler.
Kadın yapısal olarak kıskançtır ve kıskançlık nedeniyle ve aynı zamanda naif ve zarif bir sanat olmaları hasebiyle kendilerine olan ilgiyi kutsar ve bunu paylaşmak istemezler. O nedenle onlarda bununla imtihan edilir ve kutsadıkları hususta iman etmekle sınanırlar.
Erkek için de kadın için de bu bir imtihan konusudur.
İman edenler birçok konu da iman edebilecek iken, canını vermekte geri durmayacak bir teslimiyete sahip iken gelip bu imtihan noktasında takılıp kalırlar.
Bizler dış etkenleri olduğu kadar iç etkenleri de teslimiyete tabi tutmak zorundayız.
“Ben, böyleyim.”
“Ben, öyle düşünmüyorum.”
“Benim yapım böyle, kendimi biliyorum.”
Daha örneklerini çoğaltabileceğimiz ve onlarca da ekleyebileceğimiz sözler var. Lakin siz iman ederken ben kavramını kapı dışına koymadıkça istenen manada iman etmiş olmazsınız.
“Canı ve malı cennet karşılığında satmak” demek artık Allah’ın meşru gördüğü her şeyi her şeye rağmen sindirebilmek demektir. Nefsimizi kabul ve ret konusunda Allah’a teslim etmedikçe kamil bir imandan bahsedemeyiz.
Evet, nefsimizi ikna edecek açıklamalar görebilir, mazeretler üretebiliriz. Olumsuz örnekleri kullanarak bu örnekler üzerinden nefsimize pay çıkarabiliriz.
kıyamet 14’te ifade edildiği gibi insan kendi nefsine mazeretler üretecek olsa da aslında kendi nefsini bilir ve aleyhine şahitlikte edecektir.
İman ret ve kabulün toplamı değil midir?
Haramlar anlamında insan düşer ve kalkar. İsmet sıfatına haiz kimse yoktur.
Lakin İslam’ın var dediğine kalbimiz kerih bakamaz. İslam’ın uygun gördüğüne nefsimiz istisna olamaz. “Evet, Kur’an’da var kabul ediyorum ama ben o insan değilim.”
Öyle mi? Peki sizce bu sizin zımnen zillet gördüğünüz bu eylemi kabul edecek zelil kimdir?
Allah bu zilleti sizce hangi zelile uygun gördü?
Hiç düşündünüz mü Bu sözlerin nereye gittiğini? ve farkında olmadan nefsinizi ilahlaştırdığınızı ve bunu “sevdiğimi paylaşamam” ambalajı ile nefsinize kabul ettirdiğinizi?
Eğer zor geliyorsa ki gelmesi normaldir o vakit irade eğitimi olan orucu neden tutarız hiç merak etmediniz mi?
Neden bu din ısrarla irade üzerinde duruyor. Siz Allah’ın meşru kıldığı şeye teslimiyetle boyun eğesiniz diye değil mi?
O vakit irade hoşuna gidecek olanda mı yoksa gitmeyecek olanda mı gerekir?
İşte siz bu imtihan edildiğiniz hususun üzerine gittiğiniz zaman göreseksiniz ve anlayacaksınız, imanınız kamil mi yoksa imanda daha aşama kaydetmemiş bir durumda mısınız.
Örneğin; Araplarda asabiyye çok fazlaydı. Onlar çok sevdikleri ve kutsadıkları ataları ile imtihan edildiler. Onlar bu kutsallarında “evet, ama nefsim” demediler. “Kabul ediyorum ama zor geliyor” demediler. “İşittik ve itaat ettik” dediler.
Kendi babasına tehdit savuran Kur’anın ayetine “Ben, bu ayeti kaldıramıyorum. diyen bir Halid gördünüz mü?
Ya da aynı tonda babası hedef alınan bir İkrime’nin “Evet, Kur’anın dediği doğrudur ama ben insanım.” Dediğini duydunuz mu?
Duyamazsınız, onlar put statüsüne sahip olan nefislerini de, değer gördüklerini de, eğilim ve duygularını da ret ettiler ve Allah’ın sunduğunu nefislerine hoş gelmezse üstüne giderek ondan ecir beklediler. Öylece iman ettiler. Öylece teslim oldular.
O sebeple onlar örnek oldular. Onlar adam oldular.
Bugün kadınlar tam bir teslimiyetle çoklu evliliği “Nefsim kaldıramıyor.” Diye kerih göremez. Kadının Hakkı olan mehri de erkek ayrılırken “Nefsim kerih görüyor.” Diyip yok sayamaz.
Kadınlar, mirasta hakkımız neden 3/1’dir, nefsim kaldıramıyor diyemez.
Erkek, ben çalıştım kızlar ne yaptı diyerek kadının var olan miras hakkını iptal edemez, kerihte göremez.
Allah’tan korkalım ve bir daha iman edelim. Ne kadar iman ettik bir daha sorgulamayalım.
Abdullatif Mermer