Rasulullah (sas) ve Gençler

Kur’an’ı Kerim’in bir çok ayetinde Efendimiz’in (sas) değer ve kıymetini anlatan, görev ve sorumluluklarını anlatan, yetki ve sınırlarını anlatan pek çok kavram vardır.

O’nun (sas) , şahsiyetinin anahtar kavramlarını ise birkaçı hariç Allah (c.c) sadece Efendimiz (sas) için kullanıyor.

Abd/Kul[1] ve Beşer/Ölümlü olması [2] ,Üsve-i Hasene/En güzel [mutlak manada] örnekolması [3], Rahmeten li’l-âlemin/Âlemlere rahmet olması[4] , Huluki’n-Azim/Muhteşem ve muazzam bir ahlak üzere olması[5], Hateme’n-Nebiyyîn/Peygamberlik silsilesinin sonuncusu, son mührü olması[6], hem Nebî [7], hem Resul olması[8],  Kerim/Cömert ve şerefli bir elçi olması[9], Şahid/ Hayata ve ahirete şahitlik edecek olması[10], Mübeşşir/Müjdeleyen olması[11], Nezîr/ Uyaran, korkutan olması[12], Sirace’n-Münir/ aydınlatan bir kandil olması[13],Raûf/ Şefkatli ve Rahim/Merhametli olması[14] ve daha niceleri…

Kur’an’da peygamberlerin karşısına yazacağımız bir veya birkaç kavram varken, Efendimiz (sas) için onlarca kavramla karşılaşırız. Rabb’imiz ‘’ Üsvetü’n Hasene’’ kavramını üç yerde kullanır, ikisi İbrahim (as) ve ailesi için birini Efendimiz için…

Bunların her biri üzerinde ayrıca durulması gereken kavramlardır. Lakin benim vurgulamak istediğim siyerin içinden Efendimiz (sas) ile hangi kelimeyi yan yana getirirsek birbiri ile örtüşür sorusudur.

Misal, Hz. Ebu Bekir ile sıddıkiyet, Hz, Ömer ile adalet, Hz. Osman ile iffet, Hz. Ali ile ilim ve istikamet, Hz. Hatice ile fedakarlık gibi (r. Anhüm) her sahabi efendimiz için onunla kemal bulmuş bir vasfı öne çıkmaktadır. Bu adalet Ömer’de (ra) vardı da Osman’da (ra) yoktu anlamına gelmez. Hepsinde bu güzel vasıflar vardı ancak bazılarında bazı vasıflar zirve olmuştu…

İşte Efendimiz (sas) ile örtüşen ve O’nu gerçek manada memnun eden ‘’ GENÇ’’ kelimesidir. Daha Nübüvvetin ilk günlerinde o bereketli potaya girenlerin büyük bir bölümü gençlerden oluşuyordu. Daru’l Erkam’ın yiğitlerinin ortalama yaşı yirmibeşti. Akabe çadırında Efendimiz’e (sas) iman eden gençlerin yaşı otuzdan aşağı idi. Fıkıh lüğatinde genç kelimesinin yaş ortalaması onbeş ile kırk arasıdır.

Biz de Allah Rasülü (sas) ve Genç dediğimiz zaman yeryüzünde iki güzel kelimeyi yan yana getirmiş oluruz. Nitekim Rasulullah (sas) gençleri sadece sevmiyor. ‘’ Allah beni gençlerle rızıklandırmıştır.’’ diyordu.[15]

Rasulullah (sas) Nübüvvetin ilk günlerinden itibaren bir arayışa girmişti. Nitekim Nübüvvetten önce de Hakikat arayışı varlık sancısı içindeydi.[16] İlk arayışı İslam’ın mesajlarını özel şahıslara ama gizli bir yerde tebliğ edeceği mekan arayışı. Sonra iman davası uğrunda işkence gören mücahitler için mesken arayışı. Daha sonra İslam’a zemin olabilecek bir belde arayışı…

Nübüvvetin onuncu yılı Allah Rasulü’nün (sas) sırtını yasladığı iki önemli şahsiyet dünyalarını değiştirince Mekke’de bu işin olmayacağını yani İslam’ın sancağının dalgalanmayacağını anlar. O günlerde Müslümanların sayısı ikiyüz ellidir ve yarısı Habeşistan’dadır. Mekke artık Müslümanlara dar gelir. Efendimiz (sas) evlatlığı onan Zeyd bin Harise’yi de yanına alır Taife gider. Ancak orada da umduğuna nail olmaz. O yıl bazı kabileler haccetmek maksadıyla Akabe’ye gelmiş ve orada çadırlarını kurmuşlardır. Nebi (sas) onbeş çadırı tek tek dolaşmış yine eli boş dönmüştür. Maksadı ise hem himaye görmek hem de İslam’ın mesajlarını ulaştırmaktır. Ayrıca müslümanlar için bir hicret yurdu olarak Yesrib’i düşünmektedir. Yesrib’den gelen altı gence İslamla tanışmak nasib olmuş ve nihayetinde Müslüman olmuşlardır. Bir sonraki yıl tekrar aynı yerde buluşmak için ahidleşmişler ve Yesrib’e dönmüşlerdir. Bir yıl sonra aynı yerde bu sayı iki katındadır. Yine dönüş yolunda bir sonraki yıl buluşmak için ahidleşmişler ve İslam’ın mesajlarını yerine getirme hususunda biatleşmişlerdir. Bu sefer giderken İslam’ın ilk muallim sahabisi olan Mus’ab bin Umeyr’i de götürmüşlerdir. Bir yıl sonra ikisi hanım yetmişbeş sahabe aynı yerde buluşmuş, uzun uzun konuşmalar yapılmış ve son sözü birkaç yıl sonra iman edecek olan amca Abbas almıştır. Abbas bin Abdulmuttalib (ra) Yesriblilere dönerek:

‘’ Ey Evs Hazrec ehli! Bildiğiniz gibi Muhammed bizlerdendir. Biz O’nu, kavmimizden O’nun hakkında bizim gibi düşünenlere karşı koruduk. O kavmi içerisinde izzet sahibi ve vatanında muhafaza altındadır. Fakat O size yönelmeyi ve size katılmayı tercih etti. Eğer ona vaad etikklerinizi yerine getirebilecekseniz ve O’nu düşmanlardan koruyabilecekseniz, işte siz ve işte yüklendiğiniz mesuliyet. Ama eğer sizin yanınıza geldikten sonra onu küçük düşürüp, teslim edecekseniz, şimdiden O’nu bırakın. O vatanında ve kavminin içerisinde izzetli ve muhafaza altındadır.’’ dedi.

Sonra Efendimiz’e (sas) döner ve ‘’ Yeğenim bunların hepsi genç sen bunların sözlerine bakıp da Yahudilerin olduğu yere mi gideceksin?’’ diye sorar.

Efendimiz (sas) amcasına yönelip: ‘’ Ey amca! Muhakkak ki Allah beni gençlerle rızıklandırmıştır.’’ dedi. Cünkü Efendimiz (sas) Ashab-ı Kehf’i ve Ashab-ı Uhdud’u çok iyi anlamıştı. İlk iman edenlerden başlayarak, Efendimiz’in dünyasında ilk sırayı alanlar hep geçler olmuştur. Onsekiz yaşında evini açan Erkam bin Ebi’l Erkam’dan başlayıp, on yedisinde ordu olarak komutanı seçilen Üsame bin Zeyd’e kadar geçen süreçte hep genç sahabiler öndeydi.  Dolayısıyla İslam’ın sancağı gençler üzerinden yükselmiş ve dalgalanmıştır.

Ey bu zamanın gençleri! Vallahi İslam’ın aziz sancağı sizleri bekliyor. Bu iş sadece hocaların işi değil. Eğer sende İslam’ı sadece bir ders olarak görmeyi bırakıp bir dert olarak görmeye başlarsan Efendimizin (sas) dediği gençlerden olabilirsin. İstemez misin Rasulullah’ın (sas) ‘rızıklandırıldım’ dediği geçlerden olmak?

Yazının devamı, Rasulullah (sas) nasıl gençleri sever?

Şadiye Taşöz / Ocak 2020


[1]İsra Sûresi, 17/1

[2] Kehf Sûresi, 17/ 110; Enbiya Sûresi, 21/34

[3] Ahzab Sûresi, 33/21

[4] Enbiya Sûresi, 21/107

[5]  Kalem Sûresi, 68/4

[6] Ahzab Sûresi, 33/40

[7]  Ahzab Sûresi, 33/45; Tahrim Sûresi, 66/1

[8] Maide Sûresi, 5/67

[9] Hakka Sûresi, 69/40

[10] Nisa Sûresi, 4/ 41; Ahzab Sûresi, 33/45

[11] Furkan Sûresi, 25/56; Ahzab Sûresi, 33/45

[12] Furkan Sûresi, 25/56; Ahzab Sûresi, 33/45

[13] Ahzab Sûresi, 33/46

[14]  Tevbe Sûresi, 9/128

[15] Münavi

[16] Bkz. ‘Hakikat Arayışı varlık sancısı; Hira’ adlı makalemiz

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir