KÜRTLERDE ŞİİZM SEVİCİLİĞİ

Başta hakaret olarak görülebilecek bir cümle kuracağım fakat devamını okuyan gerçeği görecektir zaten. Kemalizm seviciliğini yapan solcu Kürtler ne kadar ahmak ve Kürtlerin zararına ise, Şii seviciliğini yapan kimi kendince İslamcı Kürtler de en az o kadar ahmak ve Kürtlerin zararınadır. Müslüman Kürt gençleri bu iki fraksiyona da çok dikkat etmelidir.

Demokratik düzen içerisinde Kürtlerin de temsilcisi olarak lanse edilen bir takım sol oluşumlar, İslamcı olarak gördükleri iktidara karşı kuyu Kemalizm ile birlikte hareket etme politikalarını izliyor. Bu amaca hizmet adına olacak ki; başta M. Kemal olmak üzere Kemalizm’in Kürt sorununu çözmek için çok çaba sarf ettiğini söyleyecek kadar akıl ile alay ediyorlar. Oysa bugünkü Kürt sorunu temelde Kemalizm’in ürünüdür. Geliyê Zîla katliamından tutun da neredeyse 80 yıl bu ülkede Kürt kavramını bile suç sayan Kemalizm’in kendisiydi. Şimdi birileri bütün bir halkın aklıyla alay edercesine Kemalizm’i şirin göstermeye çalışıyor. Çünkü temelde aynı zihniyettir. Bunu şu an açık etmelerinin sebebiyse, politik açıdan koşulların uygun olmasıdır. Yoksa hiçbir zaman ayrı değillerdi. Bu mevzu basiretli olan herkese malum olduğundan, sadece örneklik teşkil etmesi için değindik.               

Bu sebeple Kemalizm’i izahata gerek yoktur, şahsen politik uğraşları da pek sevmiyorum. Fakat Şiizmi açıklamak gerekir, zira bir inanç olarak çok büyük işlevler görebiliyor. En başta şunu söyleyelim ki; temel Şii kaynaklarına baktığınız zaman, Kürtlerin insan olmadığı, örtüsü kaldırılmış bir cin topluluğu olduğu ve dolayısıyla onlarla alışveriş yapılmaması, arkadaş olunmaması gerektiği, onlarla evlenmenin mekruh olduğu hatta Mehdi çıktığında bu dinden çıkmış topluluğun kökünü kazıyacağına inandıklarını göreceksiniz.

Şimdi bu hususları çok uzatmadan birkaç örnekle somutlaştırmaya çalışacağım. Örneğin Şia’nın bizdeki Buhari yerinde kabul edilen ve dört temel hadis kaynaklarından belki de en önemlisi olan Küleyni’nin el-Kâfi adlı kitabında, Ebu Rabi eş-Şami isminde birisinin Caferi Sadık (ra)’a; “Bizim orada Kürtlerden bir topluluk var. Hala alışveriş için bize gelirler, biz de onlara karışır ve alışveriş yaparız.” seklinde bir soru sorduğunu ve onun da; “Ey Rabi! Onlara karışmayın, zira Kürtler cinlerden bir kabiledir ve Allah onlardan örtüyü kaldırdı. Onlara karışmayın.” diye cevap verdi diyor.

Diğer bir rivayette; “Kürtlerden evlenmeyin çünkü onlar cinlerden bir ırktır ve Allah onlardan örtüyü kaldırmıştır.” deniliyor.

Başka bir rivayette; “Ona mektup yazıp Kürtleri sordu ve o da; ‘Onları sadece kılıcın keskin tarafıyla uyandırın.’ diye cevap yazdı.” diyor.

El-Hur el-Aamili’nin el-Füsulu’l Mühimme adlı kitabında; “Sadık aleyhi selama, savaşmaları halinde Kürtlerin ve savaşan müşriklerin esir edilmesi, nikâhlanması (kadınlarının cariye olarak kullanılması) ve satın alınmalarının caiz olup olmadığı soruldu, o da evet, [caizdir] dedi.” deniliyor.

Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da; hicri 148’de vefat eden Caferi Sadık (ra), İran’ın resmi dini olan İsnâaşeriyye Şiiliğinin altıncı masum imamıdır. Onlara göre masum imamlar vahyin diğer bir türü olan ilham ile Allah tarafından yönlendiriliyorlar. Dolayısıyla kendi nefislerinden bir şey söylemezler. Onun için İsnâaşeriyye fırkasının inancında Caferi Mezhebi, örneğin Hanefi veya Şafii mezhepleri gibi içtihat değil, vahiydir. Caferi Sadık (ra)’a söyletilen yukarıdaki rivayetler açısından bunun anlamı, vahiy olduğudur. Ayrıca İmam Ali (ra)’ye söylettikleri rivayetler de vardır tabi. Yani yukarıda sözünü ettiğim Kürtlerle ilgili hususlara dair İmam Ali (ra)’den de hadisler aktarılıyor!..

Bu rivayetler birer hadis olarak kabul edildiğinden, doğal olarak bunlara fıkhî ahkâm da bina edilmiştir. Mesela Şiilerin temel kaynaklarından olan el-Hur el-Amili’nin Vesailu’ş Şia adlı kitabının 20. cildinin 32. babının başlığı; “Nuba Haricinde Sudan Satın Almanın ve Kürtlerle Evlenmenin Keraheti” şeklindedir. Tabi burada detaylar var ve o detayların altı hadis rivayetleriyle dolduruluyor. Bunlar sadece eski kaynaklarda kalmış bilgiler de değildir. Örneğin 1992’de ölen önemli mercilerinden Seyid Hoyi’nin el-Mebani adlı kitabının nikâh bahsinde evlenilmesi mekruh olanları anlatırken; “Erkekler hakkında da kötü ahlaklı, kadınsı davranışları olan, Zenciler, Kürtler, Hazarlar, bedeviler, fasık olanlar ve içki içenlerle evlenmek mekruhtur.” diyor.

Bu kaynaklar bugün de ilmi havzalarında okunuyor, okutuluyor, tedrisatı yapılıyor ve aynen öyle inanılıyor. Zira onların inancında bunlar vahye dayanıyor. Bizim Peygamber ﷺ’in sahih olan bir hadisine inancımız neyse, onların da bu rivayetlere olan inançları öyledir. Nitekim 2013’de Kürt hareketliliğinin Mehdi’nin zuhurunun alametlerinden olduğunu konu edinerek Berâsâ Camii’nde bir konferans veren ve aynı zamanda caminin imamı da olan Şiilerin politikacı sarıklılarından Celalüddin es-Sağir; “Kürtler, İmam Mehdi’nin zuhur ettiğinde intikam alacağı marikanın (dinden çıkmış) kendileridir.” dedi. Sağir bunu kendi işkembesinden atmıyor elbette, aksine kaynakları böyle söylüyor ve Şiilerin hepsi demesek bile geneli öyle inanıyor.

Ayrıca Berâsâ Camii’nin Şia inancında ayrı bir yeri vardır. Güya İmam Ali (ra) Nehrevan’dan dönerken aslı itibariyle rahip Berâsâ’nın manastırı olan bu yerde namaz kılmış ve rahip ile muhabbeti olmuştur. Rahip İmam Ali (ra)’ye sormuş; sen nebi misin? Hayır demiş. Peki, sen nebi vasisi misin demiş, evet cevabını vermiştir. Bunun üzerine rahip, bizim kitaplarımızda bir rivayet var; “Burada ya bir nebi ya da nebi vasisi namaz kılacaktır.” diyor demiştir. Ardından rahip müslüman oluyor ve manastırı da camiye çeviriyor.

Esasen bu husus biraz uzun incelenmesi gereken bir mevzudur ancak amacımız sadece bir fikir vermektir. Bu sebeple verdiğim örneklerle yetinerek burada noktalayacağım. Dileyen verdiğim örnek kaynaklardan daha fazla bilgiye ulaşabilir tabi. Şimdi hakkında inançsal itikadı bu olan, seni insan bile kabul etmeyen, dahası dinden çıkmış zındıklar olarak kabul edip Mehdi çıktığında kökünü kurutacağına inanan birilerinin seviciliğini yapandan daha ahmak var mıdır?!…

Burhanüddin Aldiyaî

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir