DAVETE YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN…

Allah’a hamd, Rasulüne, al ve ashabına salatu selam olsun.

Değerli kardeşler!

Yaşadığımız dönem bizlerin imani ve İslami açıdan günbegün bataklığa sürüklendiği bir zamandır. Ne yazık ki gidişata dur diyecek bir irade de gösterebilmiş değiliz.

Rabbimiz biz Müslüman kullarına yaşadığı dünyayı güllük gülistanlık bir diyara çevirmek için insanların yollarına değil öncelikli olarak yüreklerine fidanlar dikmeyi emretmiştir.

Bütün peygamberlerin ortak gönderiliş gayesi Allah’a ve ahiret gününe davettir.1 Zira Nebi aleyhisselam imanı tarif ederken de bunları ifade etmiştir.2
Peygamberlerin ardında miras bıraktıkları ve sorumluluk olarak yüklediği en büyük görev de şüphesiz ki davet ve nasihattir.
Allah’ın Rasulü iman edenlere nasihatle, iman ile tanışmamışlara ise davet ederek yaşadığı günü, zamanı ve dönemi ihya etme emrini birçok hadiste dile getirmiş ve terkinin ise yaşadığı dönem ve o dönemde yaşayanlar için zillet ve gökten inecek bir lanetlenme3 ve azab sebebi4 olarak ifade etmiştir.

Rabbimiz ise ’emr bi’l ma’ruf ve nehy ani’l munker’ görevi için bir topluluğun bulunmasını dolayısıyla bu niyetle bir bilincin daimi olarak diri kalmasını emir buyurmuştur.5

Dolayısıyla bu iş bir tavsiyeden çok çok fazlasıdır.

Tabii bu konuyu izah ederken zorunlu olarak ifade etmemiz gereken bir hakikat daha var ki o da; her kavramımızın içinin boşaltılıp nötr hale getirilmesi gibi bu kavramımızın da yeterince içinin boşaltılıp nötr hale getirilmiş olmasıdır.
Zira davet derken kastımız dernek ve vakıflarda nasihat içerikli yapılan muhabbetler değildir. Çünkü davet, Allah’a ve Rasulüne yabancılaşmış ve din ile bağlantısı sadece ‘ismen’ kalmış olan insanların ayağına gitmek ve onlara niçin yaratıldıklarını hatırlatıp onlara Allah ve Rasulünün mesajını ulaştırmaktır.

Nasihat ayrıdır, davet ayrıdır. Nasihat nushtan gelir ve güzel olan bir şeye bulaşmış olan zararı, kötülüğü ondan uzaklaştırma çabasıdır. Davet ise kitap ve sünnete gerek bakışları gerek ifade tarzları ve gerekse yaşayışları ile tamemen uzaklaşmış olan ve yerine göre açılmış bir savaşa bilerek ya da bilmeyerek ortak olmuş kimseleri din ile tanıştırma çabasıdır. 

Bu nedenle derneklerden çıkmak ve sokaklara inmek olarak da tabir ve tarif edebiliriz. Peki, ne kadar derneklerden çıkabiliyoruz? Ne kadar sokaklarda aktif olabiliyoruz? İşte davet ile ne kadar hemhal olduğumuz sorusunun cevabı bunlarda gizlidir.

HERKES DAVETÇİ OLABİLİR Mİ?

Elbette herkes davetçi olamaz. Lakin herkes davet edebilir. Herkes usta olamaz ama herkes bir çırak kadar da olsa yaptığı iş, inandığı meşguliyet hakkında malumat verip insanlara sevdirebilir.

Yine herkes doktor olamaz ama çoğu kişi insanlara zarar ve fayda veren gıdalar hakkında bilgi edinip aktarabildiği gibi çok yaygın olan hastalıklar hakkında malumat edinip tedavi edici ve koruyucu olması anlamında bazı bitkilerin özelliklerini ve faydalarını öğrenip tavsiye edebilmektedir. Bu ve benzer örnekler gösterir ki; İslam’ın her ferdi davetin bir ucundan tutabilir. 

Bu nedenle Buhari’de geçen bir hadiste Nebi aleyhisselam:”«Benim tarafımdan (tebliğ edilen Kur’an’dan) bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız. İsrailoğulları(nın ibretli kıssaları)ndan da haber verebilirsiniz. Bunda bir sakınca yoktur. Kim bile bile bana yalan isnat ederse cehennemdeki yerine hazırlansın.»6 demiştir. Bu hususta hassasiyet gösterilmesi gereken nokta kişinin nasihat edeceğim diyerek yalan yanlış hadis aktarmasıdır. 

SAHİH DAVETİ NASIL YAPABİLİRİM?
“Mademki yalan yanlış aktarmadan davet yapacağım bunu nasıl yapabilirim?” diye kişi kendi kendisine sorabilir ve şeytanın vesveseleri ile davet etmekten geri durabilir. Lakin hakikat öyle değildir.

Belli bir okuma yeterliliğine sahip olan kardeşlerim toplumun hastalıkları ile ilgili bazı ayetleri ezberleyip, tefsirlerine bakıp onlara çalışabilir ve kendisini bu şekilde yetiştirebilir.

En kolay ve basit olanı ise okuma alışkanlığı çok olmayanların bile zorlanmayacağı bir yol var. 
Örneğin;

1- Hem Cennete Götüren Hem de Cehennemden Çıkaran Bir Kelime: TEVHİD

2- %Kaç Müslümanım

3- Niçin Yaratıldın?

Feyzullah Birışık adlı yazara ait olan bu üç kitabı alıp birkaç kez okuyup içerisinden can alıcı noktaları ve örnekleri not alıp otobüste, iş yerinde, parkta ve herhangi bir yerde boş gördüğü ve boşluk bulduğu her ortamda aldığı o notlarla konuya giriş yapıp insanlara tevhidi, niçin yaratıldığını ve ne kadar Müslüman olduğunu hatırlatıp sorgulamasına sebep olabilir.

Bu yöntem ile başlayacağı yeri tespit edip sonra yavaş yavaş kendisini geliştirerek davetin bir ucundan tutabilir.

Haydi o zaman, eğer anlaşıldı ise o vakit Allah azze ve celle göreve çağırıyor…

Abdullatif Mermer

Dipnotlar:

1- Yusuf, 37.

2- İbn Hanbel, I, 28; Buhârî, Îmân, 37.

3- Ebû Dâvûd, Melâhim 17; Tirmizî, Tefsîru sûre 5, 6, 7.

4- İmam Müslim, İman.

5- Ali imran, 104.

6- Buhari.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir