ÖNCELİKLERİMİZ

İnsan karakterine sahip varlıklar tükenince geriye arkadan çalışan çakallar kaldı.

Karakterlerine uymayan muvahhidlerin ya kuyusunu kazdılar ya da iftira attılar. Her şeye rağmen dik ve izzetli adımlar görünce zalim sultaları onlara musallat ettiler. Yine çaresiz kalınca itibar suikastine başvurdular.

Çünkü dik duran muvahhidler bu kimselerin karın ağrısıdır. Kalplerinde sızı yapan hançerdir.

Biliniz ki; en günahkar muvahhid bile bu sefih kılıklı haysiyetsizlerden daha şerefli, onurlu ve de değerlidir.

Çünkü, sahabe bile zinadan müstağni değildi ama adil olmayan, yalan söyleyen tek bir sahabe de yoktu.

Allah Resulü yedi büyük günahı işleyen için bile ليس منا ya da ليس مني demedi. Yani bizden değildir ya da benden değildir demedi.

Kıymetli kardeşim bu bir ölçüdür.

Hem de kale gibi bir ölçüdür. Her insan zayıftır, etrafı zaafiyetler ile örülmüştür. Bu yönüyle meleklerden ayrışır ve insan olur.

Tevhidi gündemden çıkarıp günahları konuşmak ne kadar yanlış ve batıl ise sahtekarlığı, iftirayı, adam kayırmayı, ilim ehli ve muvahhidler hakkında gıybet yapmayı, dedikodu ve fitne çıkarmayı ya da var olan iftirayı yaymayı gündeminden çıkarıp bir muvahhidin günahını konuşmak o denli yanlış ve batıldır.

Günahlar masum değildir, insan da günahlardan müstağni değildir. Günahları eleştiren kimseler de bunlardan müstağni değildir. Hatta eleştirip gıybet yaparken bile Allah’ın kitabına konu ettiği en azından gıybet günahını işlemektedir.

Not; Bir Müslüman kardeşimden bugün duyduğum ve ona yaptığım bir nasihat üzerine özetlemek istediğim bir konuşmaydı.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir