KARANTİNADA YETENEK SAVAŞLARI

Özellikle karantina sürecinde kişilerin deneyimlediği en yoğun inançlardan biri yetersizlik. Bu yetersizliğe sebep olan en büyük etkenlerden birisi yaşadığımız kaygı. Olaylara sadece mantıksal olarak bakarsak, evdeyiz, birçok işimiz iptal oldu, inanılmaz fazla zamanımız var ve biz bunu kullanmıyoruz. 

Fakat işin aslı gerçekten öyle mi? Benim de içinde bulunduğum 500+ kişiye baktığımızda işin öyle olamadığının küçük bir kanıtıyız aslında. En büyük hatamız duygularımızı görmezden gelmemiz.

Şu an o kaygı ve yetersizliği yaşayan herkesi şu metaforu düşünmeye davet ediyorum:

 Sırtınızda belinizi büken 50 kilo taş taşıdığınızı ve onu görmediğinizi düşünün, ekmek yapmaya çalışıyorsunuz, bir yandan sırtınız ağrıyor odaklanamıyorsunuz ve ekmeği yapamıyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki ben ekmeği yapamadım çok beceriksizim, çok yetersizim. 

Ne kadar kendimize şefkat vermekten uzağız değil mi? İlk işimiz o 50 kiloluk taşı görmek, gerçekten ne kadar ağır bir yük taşıdığımızın farkına varmak, sonra onunla ne yapacağımız, nasıl taşıyabiliriz, nasıl indirebiliriz olmalı. 

Bunun yerine biz bu stres altında nasıl çalışamadığımıza dövünüyoruz. Birçok araştırma belirli düzeyde stresin insanı motive edici fakat belli bir sınırı geçtikten sonra ümitsizliğe düşürdüğünü gösteriyor. Demek ki bizim ilk amacımız o stresi önce ümitsizlik sınırının altına çekmek olmalı. İnsanız ve böyle bir durumda kaygı hissedeceğiz, bu bizim fıtratımızda var. Ama aynı zamanda bu kaygıyla nasıl başa çıkabileceğimiz de fıtratımızda var. Kimisi çamaşır yıkayarak kaygısıyla başa çıkar kimisi uyuyarak.  Belli bir süre dinlenmenize izin verin.

Ben niye kaygıyla böyle başa çıkıyorum da başka birisi bir şeyler üreterek başa çıkıyor diye düşündünüz de işinize mi yaradı? Unutmayın herkesin kendi taşı ve o taşla ne yapacağı kendine özeldir. Şu da bir gerçek, sosyal medyada insanların nelerle nasıl başa çıktığını görmek şu zamana kadar kimi harekete geçirdi? Elimizi bir işe sürebilmemize vesile oldu? Ya da kaygıyı, stresi azalttı mı? Daha iyi bir insan olduk mu? Bunlara çoğumuzun cevabı hayır olacak. Peki hiçbiri işe yaramamışken sürekli aynı şeyi yapıp neden farklı bir sonuç bekliyoruz? Bütün buraya kadar yazılan sorular ve itirazlara cevap olarak birkaç pratik öneri verip yazıyı sonlandıralım; 

  1. Önce taşıdığın taşı fark et: (Unutma bütün dünya olarak kaygılı bir süreçten geçiyoruz ve yaşadıklarımız hiç kolay değil).
  2. Zihninden geçenleri tart: Şu bulunduğum durum beni çok kaygılandırıyor, aslında içimden doyumsuz bir şekilde sosyal medyadaki bütün yetenek savaşlarına katılmak, canlı yayınları izlemek, deli gibi kitap okumak, yemek yapmak geliyor. 
  3. Kaygıyla baş etmeyi öğren: Önce şarj olmamız çok önemli, sana iyi gelen ne? Yalnız kalmak da olabilir arkadaşınla görüntülü konuşmak da kitap okumak da iyi gelebilir yatıp uyumak da şartlarını düşünerek sana iyi gelebilecek bir şeyi bul ve yap.
  4. Önceliklerini belirle: Her ne kadar yetenek savaşlarına katılmak istesem de kaygılı bir durumdayız, o yüzden enerjimin yettiği kadar zaruri işlerimi yapmam en önemlisi. Nedir benim önceliklerim?
  5. Hedeflerini belirle: Belki açıp teorik bir kitap bitiremem, ama çocuğuma masal okumaya gücüm yeter diye düşünüyorum. Belki ekmek yapamam ama bir çay demleyip eşimle kaygılarım hakkında konuşmaya çalışabilirim. (Bunu düşünüyorsa kişi denemeli, buna da yetmiyorsa gücü hiç önemli değil, o zaman hedef biraz daha küçülterek denenmelidir.)

Bütün bunların üzerine tefekkür ederek, bu süreci mümince bir tavırla atlatabilmemizi Rabbimden niyaz ederim. Selam ve dua ile…

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir