ASIL KAZANAN KİM?

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile…

Şüphesiz İslam ümmeti olarak zor dönemler geçiriyoruz. Neredeyse her gün farklı ülkelerde Müslümanların öldürülmeleri ilgili haberleri mutlaka okuyor ve Suriye, Mısır, Yemen, Irak, Doğu Türkistan ve diğer ülkelerde kâfir ve zalim ülkelerin, yaptıkları işkence ve evleri bombalamaları sonucunda, annesiz ve babasız kalan çocukların veya çocukları ölen anne ve babaların haykırışlarını da her gün duyuyoruz.

Müslümanlar olarak bu acı manzaralar karşısında üzülüyor ve acizliğimizi de rabbimize şikâyet ediyoruz.  

Benim bu yazıda anlatmak istediğim ve asıl gördüğüm mesele bu değildir. Çünkü Müslümanların bu zorlu ve sıkıntılı günlerine bir nebzede olsa ortak olmak, onlar için dua etmek ve onlara maddi ve manevi her türlü yardımda bulunmak zaten her Müslümanın bir görevidir. Benim üzerinde durduğum asıl mesele Müslümanların sürekli olarak sorduğu şu soruya bir cevap yazmaktır.

‘’Ne zaman bitecek bu sıkıntılar ?’’

Evet. Her zaman kendimize veya çevremizdekilere sorduğumuz bir soru. Ne zaman bitecek bu mazlumların haykırışları? Ne zaman dinecek bu mazlumların gözyaşları?

Bu sorunun cevabı kendisine karşı uzak durduğumuz ve tüm sıkıntılarımızın çözüm kaynağı olan Allah’ın kitabı Kuran-i Kerim’dedir.

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve onun güzide ashabı Uhud savaşı için yola çıkmışlardı ve nihayet savaş meydanına vardılar. Savaş başladı. Bir tarafta Müslümanlar diğer tarafta ise Mekkeli müşrikler. Okçular tepesindeki Müslümanların yerlerinden ayrılmaları sonucu savaş Müslümanların mağlubiyeti ile sonuçlandı. İşte bu olay sonucunda Yüce Allah Müslümanları teselli etmek için şu ayeti indirdi:

Eğer size (Uhud savaşında) bir yara isabet etti ise, (Bedir savaşında) o kâfirlere de o kadar yara isabet etmişti. Biz (sevinçli ve kederli) günleri insanlar arasında evirip çeviririz. Allah’ın bunu yapması, samimi ve azimkâr müminleri diğerlerinden ayırt etmesi ve Müslümanların içinden şehitler edinmesi içindir. Allah zalim kimseleri sevmez.”[1]

Yani ey Müslümanlar! Sizin Uhud meydanında olan savaşı kaybetmeniz sizi üzüntüye sokmasın. Unutmayın ki sizde bedir savaşında kâfirleri yenip zafer elde etmiştiniz. Bazen siz savaşı kazanırsınız bazen de düşmanlarınız. Bu ise ancak Allah’ın samimi ve kararlı olan kullarını diğerlerinden ayırt etmesi için ve bazı kullarına şehitlik nimetini bahşetmesi içindir.

Ne kadar da bu teselliye muhtacız! Evet, Uhud savaşında peygamber ve sahabelerine mağlubiyet yarası dokunduğu gibi bize de bir yara değil binlerce yaralar dokunmuş olabilir. Ve her gün o yaralar sebebi ile de gözyaşları döküyor olabiliriz. Ama şunu unutmayalım ki bizim her şeyden haberi olan ve her şeyi gören ve duyan bir Rabbimiz var. Senin mazlum Müslümanlara karşı gösterdiğin merhamet yüce Allah’ın onlara karşı gösterdiği merhamete denk bile olamaz. Senin onlara karşı duyduğun üzüntüden dolayı en fazla yarım saat uykun kaçabilir ama kendisini hiç uyku tutmayan ve sürekli diri olan Allah sürekli mazlum Müslümanları görüyor ve onların acılarını işitiyor.

Mademki yüce Allah mazlumları görüyor ve onların dualarını işitiyor o zaman neden halen Müslümanlar bu haldedir?

Şüphesiz Müslümanlar bir zamanlar izzet içindeydi. Sahabeler döneminde yapılan fetihler sonucu İslam sancağı her yerde dalgalanıyordu. Müslümanlar rahat ve güven içindeydiler. Ta ki son yüz yıla kadar. Müslüman beldeler işgal edildi ve kâfir ülkeler bir bir Müslümanlara karşı zafer elde etmeye başladı. İşte sorunun cevabı tam burada ortaya çıkıyor. Yüce Allah’ın Müslümanlara yardımını geciktirmesi veya savaşın kazananın bazen Müslümanlar bazen de kâfirlerin olması iki şey içindir.

1- Yüce Allah’ın samimi Müslümanları samimi olmayanlardan ayırt etmesi. Yani;

-Mazlumların bu haline hiç bir şey yapmadan seyirci kalanları ile mazlumlara maddi ve manevi destek verenleri ayırt etmek içindir.

-Niye bu haldeyiz? Acaba yaptığımız günahlardan dolayı mı zafer elde edemedik deyip nefis muhasebesi yapan Müslümanlar ile savaşı kazanan kâfirlere meyleden münafıkları birbirinden ayırt etmek içindir.

-Ve savaşı kazanıp İslam’ın sancağını yeniden yer yüzüne hakim kılmak ve Müslümanların gözyaşlarını sevince dönüştürmek için azimle ve kararlılıkla çalışıp çabalayan ile ümidini kesmiş tembel insanları birbirinden ayırt etmek içindir.

2- Yüce Allah’ın kulları içinden şehitler edinmesi içindir.

Bugün televizyon ekranlarında ve sosyal medyada içimizi acıtan o manzaralara birde bu açıdan bakalım. Enkaz altında can verenlerin rablerinin huzuruna şehitlik makamını kazanarak gitmiş olması, onların yaralı vücutlarından akan her bir kandamlası ile bütün günahların temizlenmiş olması ve işin sonucunda Rahman ve Rahim olan Allah’ın onlardan razı olup ve onları cennetine koyması seni sevindirmez mi?

Evet! Eğer bu yazdıklarımı anladıysak tam bu sırada şöyle bir soru karşımıza çıkacak.  O VAKİT ASIL KAZANAN KİM ?      

Yüce Allah’ın samimi olmayan insanlardan ayırt ettiği samimi ve azimli insanlar ile şehit olarak rablerine kavuşanlar mı yoksa Müslümanlara bu zulmü yaşatan kâfir ve zalimler mi?

Hiç şüphesiz kazananlar samimi ve azimli bir şekilde tekrar zaferi elde etmek için çabalayan ve şehit olarak rablerine kavuşanlardır.

Kaybedenler ise kafir devletler ile bu yaşananlara karşı sessiz kalıp dünya hayatına dalan sözüm ona Müslümanlardır.


[1]  Âl-i İmrân 140

You may also like...

1 Response

  1. omerfirat dedi ki:

    Güzel bir konu ve faydalı bir yazı olmuş teşekkür ederiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir