Hadisten Günün Anlamı ve Kıssadan Hisse
İnsan hayatında nice şey vardır ki; fiilen yaşanmadan nasıl olduğu tam olarak idrak edilip anlaşılması zor olur. İşte o bazı şeyler için; “Yaşanır anlatılmaz” sözü de bunun sonucu ortaya çıkmış olmalıdır. Her birimizin kendi hayat tecrübesinden buna dair deneyimlediği somut örnekleri vardır. Sözgelimi çocuk iken büyüklerimizden herhangi bir bela veya musibet için; “Allah böylesini düşmana bile vermesin” şeklinde sözler işitirdim ancak belleğimde pek bir anlam çağrıştırmazdı. Ancak kendimiz bunu hayatta tecrübe ettikten sonra ne demek istediklerini tam olarak anlamış olduk. İşte “Bir tecrübe bin nasihatten iyidir” sözü de buradan gelmiş olmalıdır. Zira soyut anlatımlarla insan zihninde somut anlamlar canlandırmayan olgular, tecrübeyle idrak edilmiş oluyor.
Aynı şey bazı dini naslar (ayet-hadis) için de geçerlidir. Bu sebeple gerek Kur’an olsun ve gerekse Sünnet olsun, zaman zaman anlattığı soyut olguları, insanın hayattan tecrübe ettiği somut örneklerle tasvir eder. Böylece anlatılan şeyin nasıl olduğu tasavvur edilebilir oluyor. Örneğin Kur’an, ikinci suresi olan Bakara’nın başlarında münafıklardan bahseder. 17 ile 20. ayetleri arasında ise, hallerini tasavvur edilebilir örneklerle somutlaştırır. Bu şekilde, onların nasıl bir basiretsizlik ile korku içerisinde olduklarını, hayattan bildiğimiz örneklerle anlamış oluyoruz.
Ne var ki; bazı naslar anlam olarak açık olmakla birlikte, yine de bilfiil yaşanmadan tam olarak anlaşılması güç olabiliyor. Şu hadis de bu türden olsa gerek, Resûlullah (sas) der ki: «Sizden biriniz sürüsünde [ailesi / çoluk çocuğu] güven içerisinde, sağlıklı bir şekilde sabahlar ve gününün yiyeceği de varsa, bütün dünyayı toplamış [dünya onun olmuş] gibidir.» [Tirmizi: 36116]
Bu hadis, her şey yolunda iken, herkes işinin peşinde bir uğraş verirken düşünüldüğünde, çoğu kişi için anlamı pek anlaşılır olmazdı. Ancak şuan gözle bile görülemeyen tek hücreli bir varlığın bütün dünyayı dize getirmesi, bütün insanlığı hayatta kalma derdine düşürüp küresel ölçekte ekonomileri çökertmesi ve insanları ailesiyle evlere hapsetmesi, Resûlullah (sas)’ın bu sözlerle tam olarak ne demek istediğini çok açık ve herkesçe anlaşılır bir vakıa haline getirdi. Evet, bugün kim evinde ailesiyle, çoluk çocuğuyla güven içerisinde ve Korona’ya yakalanmadan sağlıklı bir şekilde sabahlar, yiyecek ve içeceği de varsa, bütün dünya onun sayılır.
Herkesin her an enfekte olup hayat açısından meçhul bir duruma düşme ihtimali varken, ekmeğini ancak günlük kazanan çoğu insan işsiz kalmış iken, sadece bu vebadan binlerce insan sağlığından olmuş iken; siz aileniz içerisinde ve onlarla birlikte güvende iseniz, sağlıklı iseniz ve ekmek derdiniz yoksa, bütün dünya sizin evinize sığmış demektir. Kuşku yok ki her insan bir şekilde imtihan oluyor, siz ise nimetlerle imtihan oluyorsunuz.
Fakat sapıtmış insanlık tarih boyunca aynı davranışları sergilemiştir. Allah (cc)’ın hem kevni bir uyarı ve hem de bir azap ve zillet olarak verdiği ayetlere rağmen sapıtmış çoğu insan nasihat almak yerine daha da azıyor. Bu son süreçte çok ilginç ve somut örnekler gördük. Dine düşmanlığından kime nasıl çatacağını adeta şaşırmış insanlar gördük Böylece Allah’ın kitabında kıssa ettiği eski kavimleri daha anlaşılır örneklerle kavramış olduk.
Allah’ın mümin kulları ise, Rablerine dönerek tevbe eder, istiğfarda bulunur, hatalarından döner ve Rabbinin gazabından yine Rabbine sığınır. Zira O’nun gazabına karşı Ondan başka kimsenin korumayacağını iyi bilir. Kendisi hata ve günahlarından tevbe ederken, Allah’ım bizi içimizdeki akılsızlar sebebiyle helak etme duasını da unutmaz.
Allah’ın mümin kulları, Allah’ın şeri ayetleri ile kevni sünnetleri arasında ayırım yapmaksızın ikisinin de gereğini yapar. Şeri ayetlere sarılıp kevni sünnetleri ihmal edilerek bir sonuç elde edilemeyeceğini de iyi bilir. Denize düşen bir mümin ile bir kâfirden yüzme bilenin kurtulacağı, kevni sünnet açısından gayet güzel bir örnektir. Şu halde kurtuluş için Rabbine dua etmen ne kadar önemliyse, yüzme bilmen de en az o kadar ehemmiyetlidir.
Son olarak, hadiste anlatılan vakıayı yaşayanlardan isen, Rabbine şükrünü sakın ihmal etme. Bir an bile olsun aklından ve kalbinden asla çıkartma. Ancak gerek sağlık ve gerekse rızık açısından darda olan hatta belki bir barınak dahi bulamayan nice Allah’ın kullarını da sakın unutma. Fiili olarak hiçbir şey yapamıyorsan bile en azından dua etmeyi unutma.
Bugün, aya çıkmak ile övünen ve adeta kendini de ufak bir ilahçık sanan insanoğlunu, gözle görülemeyen, elle tutulamayan bir mahlûkuyla bütün teknolojileri, bilimleri, orduları, silahları… işlevsiz bırakarak perişan eden Yaratıcının azameti ile kudretini daha mükemmel idrak edebilmek için somut bir örnektir. Böylece insanoğlu, Rabbini bilebilmek için önce kendini bilmeyi öğrenmelidir!…
Burhanüddin Aldiyaî