Hasedin Tarihçesi.

Hased nedir?
Kalbin hastalıklarından biri olan haset, bir kimsenin elindeki nimetin yok olmasını istemektir. İbadetleri ifsad eden, insanı günaha iten haset, İslam’ın yasakladığı, kişinin hem dünyada, hem de ahirette felâkete uğramasına sebep olan bir duygudur. Allah Resûlü (s.a.v) “İman ile haset bir kulun içinde yerleşmez” (İbn-i Hibban, Beyhaki) buyurarak hasedin mümine yakışmadığını ifade etmiştir.
İmam Gazali’ye göre Haset, ancak bir nimete karşı olur. Allah bir kimseye bir nimet bağışladığı zaman diğer insanda ona karşı iki türlü hal belirir. Birincisi o nimeti çok görerek, onun elinden gitmesini istemektir. Buna Haset denir. Hasedin tezahürü de insanın elindeki varlığı, nimeti çok görmek ve yok olması halinde sevinmektir.İkinci hâl ise, ne varlığa sevinmek ne de yok olmasını istemektir. Buna karşılık o insanda bulunan nîmetin kendisinde de bulunmasını istemektir. Buna da gıpta denir. “Mümin gıpta, Münafık Haset eder. Sözü bu iki durumun farkını ve bulunduğu insanın niteliğini ortaya koymaktadır.

Haset ederek “bende yok, onda da olmasın” deme. Gıpta ederek “o yapmış ben de yapabilirim” de ve gayret et.Sana takdir edilenin onun eline geçeceğinden endişe ederek kıskanıyorsan bu senin çok cahil olduğunu gösterir. Çünkü senin kısmetini başkası yiyemez. Muhakkak ki Allahu Teala sana zulmetmez. Allahu Teala’nın senin için takdir ettiğini sana nasip olarak verdiğini senden alıp başkasına vermez.

Hasedin Tarihçesi
İlk hased ve kibir, şeytanın Âdem’in karşısında benliğe kapılıp Allâh’ın emrini icrâ etmemesiyle vukû bulmuştur. Ondan sonra Âdem’in âsî oğlu Kâbil’in, takvâ sâhibi olan sâlih kardeşi Hâbil’i katletmesi, Yâkûb ( as) gözyaşları dökmesine sebep olan Hz. Yûsuf’un kardeşleri tarafından kuyuya atılması ve buna benzer hadiseler hep hasedin bir netîcesi olmuştur.Kendisini haset hastalığından korumayı başaran kimsenin cenneti hak edeceğini Peygamberimiz (sas) müjdelemektedir:
Enes b. Mâlik anlatıyor: Biz Peygamberimizle beraber oturuyorduk. Buyurdular ki:
“Şimdi size cennetliklerden bir adam çıkagelecektir.”
Bir de baktık ki Ensar’dan (Medinelilerden) bir adam çıkageldi. Sakalından abdest suyu damlıyordu. Ayakkabılarını da sol eline almıştı. Ertesi gün olunca Peygamberimiz bir önceki gün söylediği gibi söyledi. Yine baktık ki aynı adam bir önceki günkü gibi çıkageldi.
Üçüncü gün olunca Peygamberimiz yine önce söylediği gibi söyledi, derken aynı adam ilk hali gibi çıkageldi. Peygamberimiz oradan kalkınca, Abdullah b. Amr o adamı izledi ve ona:
Ben babamla tartıştım. Üç gün onun yanına girmeyeceğime yemin ettim. Eğer siz, bu süre benim yanınızda kalmama izin verirseniz kalacağım demiş, adam:
Evet, kalabilirsin, diye cevap vermiş. Abdullah onunla beraber üç gün kalmış, fakat gece ibadete kalktığını görmemiş. Ancak, sabah namazına kadar uyandıkça Allah’ı anmış ve tekbir getirmiş. Abdullah: “Onun hayırdan başka bir şey söylediğini duymadım. Üç gün geçince sanki onun amelini küçük görür gibi dedim ki:
Ey Allah’ın kulu, babam ile aramda bir anlaşmazlık yoktur. Peygamberimiz sizin için üç kere: “Şimdi size cennetliklerden bir adam çıkagelecektir” dediğini işittim. Üç defasında da siz çıkageldiniz. Sizin yanınızda kalarak amelinizin ne olduğunu görmek istedim. Böylece sizin yaptığınızı yapmak istiyordum.
Fakat büyük bir amel yaptığınızı görmedim. Sizi, Peygamberimizin müjdelediği mertebeye ulaştıran nedir? Adam dedi ki:
Şu gördüğünden başka değildir. Ben oradan ayrılmak üzere dönünce, bana seslendi ve dedi ki:
مَا هُوَ إِلَّا مَا رَأَيْتَ، غَيْرَ أَنِّي لَا أَجِدُ فِي نَفْسِي لِأَحَدٍ مِنَ الْمُسْلِمِينَ غِشًّا، وَلَا أَحْسُدُ أَحَدًا عَلَى خَيْرٍ أَعْطَاهُ اللهُ إِيَّاهُ
O senin gördüğün şeyden başkası değildir. Ancak ben, müslümanlardan hiç kimseye kalbimde hile ve kin tutmam ve Allah’ın verdiği bir hayırdan dolayı hiç kimseye asla haset etmem. Bunun üzerine Abdullah:
هَذِهِ الَّتِي بَلَغَتْ بِكَ، وَهِيَ الَّتِي لَا نُطِيقُ
“İşte seni bu dereceye yaklaştıran, bizim güç yetiremeyeceğimiz şey budur” dedi.(Ahmet İbni Hanbel)
Haset yalnızca günaha sebebiyet veren bir kalbi hastalık olmayıp, aynı zamanda sahibinin iyi amellerini de ortadan kaldırır. Konuyla ilgili bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
Rasulullah buyurdu ki:
إِيَّاكُمْ وَالْحَسَدَ فَإِنَّ الْحَسَدَ يَأْكُلُ الْحَسَنَاتِ كَمَا تَأْكُلُ النَّارُ الْحَطَبَ
“Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir.”(Ebu Davud)

“Rasûlullah buyurdular ki:
دَبَّ إِلَيْكُمْ دَاءُ الْأُمَمِ قَبْلَكُمْ اَلْحَسَدُ وَالْبَغْضَاءُ هِيَ الْحَالِقَةُ لَا أَقُولُ تَحْلِقُ الشَّعَرَ وَلَكِنْ تَحْلِقُ الدِّينَ
“Size önceki ümmetlerin hastalığı sirayet etti: Bu, haset ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır.(Tirmizi)

Caiz Olan Haset:
“Rasûlullah buyurdular ki:
لَا حَسَدَ إِلَّا فِي اثْنَتَيْنِ رَجُلٌ آتَاهُ اللَّهُ مَالًا فَسُلِّطَ عَلَى هَلَكَتِهِ فِي الْحَقِّ وَرَجُلٌ آتَاهُ اللَّهُ الْحِكْمَةَ فَهُوَ يَقْضِي بِهَا وَيُعَلِّمُهَا
“Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıbta etmek caiz değildir: Biri, Allah’ın kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolda sarfeden zengin kimse.“(Buhari-Muslim)
Eğer kalbimizden birilerine gıpta edeceksek sadece bu iki sınıf insan olmalı bunun dışındakiler caiz değildir. Gıpta değil de haset boyutuna geçerse, bu bir hastalıktır çekememe hastalığı.
Bütün bunların kaynağı, dünya sevgisidir. Hakiki din âlimleri arasında ise çekemezlik yoktur. Hepsinin maksadı, kullar indinde değil, Allah katında mevki sahibi olmaktır. Gerçek âlim, herkesin kendisinden daha bilgili ve daha iyi müslüman olmasını ister. Fakat âlim geçinenler, ilimleri ile menfaat peşinde koştukları için birbirine haset eder.
Sevgili Peygamberimizin şu tavsiyeleriyle sonlandırıyoruz.
لا تَباغَضُوا ، ولا تحاسدُوا، ولاَ تَدابَرُوا ، ولا تَقَاطعُوا ، وَكُونُوا عِبادَ اللَّهِ إخواناً ، ولا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يهْجُرَ أخَاه فَوقَ ثلاثٍ
“Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir.”(Riyazü’s-salihin)

وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ
Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!
Yüce Rabbim birbirimizi sevenlerden eylesin. İçimizde bulunan kötü duygulardan arınma fırsatı bizlere nasip etsin. Haset etmeyenlerden, başkasının malında mülkünde gözü olmayanlardan eylesin. En güzel ahlaki ilkeleri hayatımıza aktarmayı nasip etsin.

Amin. Elhamdülillahi Rabbil Âlemin…

Tuğba Cantürk

Not; Yazımız İmam Gazali’nin ihyasından derlenerek hazırlanmıştır.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir