İNABE…

Öyle amacım görsel sunum falan değil.

Ürkek fincanlıların din anlayışı üzerine bir şeyler yazmak istedim.

Güncel meselelerden yazmak istemiyorum lâkin, uyarı yapanlar bu sefer anlayış gösterin, sorgulamayın.

Zamanın gerçeklerini bilmeyenlerin cahil olduğunu söyleyen Ibni Abidin’dir…

 Değerlendiriyoruz, zamana ağlıyoruz.

Toplumdan dolayı bir yanımız yıkık, dökük…

             Bugüne değerlendirme neden yapmıyorsunuz diyenlere şunu söylemek istiyorum; soru sormak cevap vermek kadar önemlidir…

             Soru sormak bir ameldir. Bu amelin salih olması yani salih amel vasfında olması icap eder. Sadece denemek için, ya da zihnindeki cevabı tasdiklemek için soracaksan sorma kardeşim.

             Samimiyetle sorduğunda biliyorsam cevaplarım,  bilmediklerimi düşünür araştırma yapar, öğrenirim.

Soru şu:

             Günümüzde nice Müslümanlar bilerek veya bilmeyerek İslam’a düşman olan, fakat bu düşmanlıklarını gizleyen insanların izinden gidiyorlar. Bunun sebebi nedir?

             Diyorum ki; İslam’ın dışında olan sistemlerin tamamına “cahiliye” denir. Cahiliyenin hayatını devam ettirmesi de üç şeye bağlıdır. Yani cahiliye bugün Müslümanların arasına, inancına, hayatına girmişse bunun üç sebebi vardır.

             1) Halk gerçekleri araştırmasın.

             2) Kamu işleri ile ilgilenmesin.

             3) Önem arz eden meseleleri düşünmeden, sorgulamadan yaşasın.

             Cahiliyeyi ayakta tutan sebepler bunlardır.  Eğer bir insan geleneksel bir dine inanmayı sürdürüyorsa yukarıda belirttiğim 3 şeyi benimsemiş demektir. Gerçek Müslüman uyanıktır, ferasetlidir. Eşyaya ALLAH’ın nuruyla bakar ve sahte ile gerçeği birbirinden ayırt eder.

             Biz kuru zanlarla, kanaatlerle, vahiyden kopuk aklî verilerle bir toplumu İslam adına ıslah etmenin ve eğitmenin imkansızlığını görüyoruz ve bu konu üzerinde durmak istiyoruz.

             Ve toplumun problemlerine çözüm getirenlerin ancak o topluma hâkim olabileceğine inanıyoruz.

             Ezber bir algı ki bizler evvelde diyorduk ve sanıyorduk ki, cumhuriyetin ilanından sonra dini cehalete kurban ettiler. İnsanlar bilmiyorlar ya da noksan biliyorlar zannediyorduk.

             Meğer Yanılmışız. Halkımız bir manada dinlerini yanlış veya noksan bilebiliyor. Çünkü 90 küsur yıldır nelerin anlatıldığı (dağıtıldığı) ortada.

             Din adına meydanlara çıkan meclislerde halkı yöneten, topluma yön verenler, on binleri galeyana getirenler.

             İşte onları gördük. Aşağılık psikolojisi hastalığından, kibir ve gururlarından dolayı konuşmalarında hangi ayete, hangi hadislere sarıldıklarını gördük.

             Senelerdir dini siyasete alet etmeyin diyenlerin dinimizi siyasete nasıl alet ettiklerini gördük. Yanlış veya noksan misallerle ayete hadis veya hadise ayet diyerek misaller verenleri gördük.

             Hz. Ömer’in devlet işlerini yaparken bir mum, özel işlerini yaparken başka bir mum yaktığını anlatanları gördük.

             Neticede şu acı gerçeği de gördük ki; İslam’a itirazları olduğu halde İslam’dan bahsedenlerin, İslam’dan geçinenlerin hiçbir zaman İslam’ı hayat tarzı olarak kabul etmeleri mümkün değildir.

             Belki bir sarhoş, bir kumarbaz, bir zinakâr gün gelir pişman olur, tevbe eder ve en güzel Müslüman olur. Ancak dinimize mantık kuralları ile yaklaşıp müşterek tavırlar sergileyerek ve namaza yaklaşmayan Bektaşî misali İslamiyeti ilimsiz kanaatlerle yorumlayanlar, İslam’dan nasibi olmayanlardır. Çünkü farkında olarak ve bilinçli bir şekilde hile ile yaklaşıyorlar İslam’a.

             Bu kimselerin hileleri yetmezmiş gibi dinî hükümleri hatırlatanları da yobaz ilan ettiler.

             Fincan taşıyan bir bezirgân, ismi lazım değil ancak ele aldığı mesele bizim için önemli, şöyle demişti:

“Şimdiye kadar bunlara gerici dedik, yobaz dedik, olmadı. Kökten dinci ‘fundamentalist’ dedik olmadı. Ne dediysek ne onlara geri adım attırabildik ne de onlara adım atanlara engel olabildik. Hep ilerlediler. Şimdi tüm ilgililere sesleniyoruz ve diyoruz ki; bu insanları sisteme entegre etmekten başka çaremiz kalmadı. Bu seferberlik çağırısına uymalı ve bu insanları rejime, sisteme entegre etme yollarını araştırmalıyız.”

Güncel makalelerden bir tanesiydi yakın zamana ait.

             Yani demek istenmişti ki; Müslümanların ilerlemesine engel olamıyoruz. Öyle ise bunlara öyle bir hayat tarzı organize edelim ki hem içki içsinler hem de zemzem. Hem Kur’an okusunlar hem de laikliği. Hem Kâbe’ye gitsinler hem de güncel puthaneleeri kutsasınlar.

             İşte günümüzün mantığı ve zihniyeti.

             Ve biz şunu da yeniden hatırlatalım ki;

             Kafire karşı gelmek ile kafirin fikrine karşı gelmeyi karıştırıyoruz. Kafirin şahsına değil küfrüne buğzediyoruz ve küfrü reddediyoruz…

             Biz bu toplumun her tür batılından ve tüm cahiliye sistemlerinden beriyiz.

             Biz batıl olan sistemlerin yöneticilerinden beriyiz.

             Biz batıl sistemlere “La” diyoruz. Kalem ve kelâmımız buna şahitlik etsin…

You may also like...

3 Responses

  1. Nurgül dedi ki:

    Biz bu toplumun her tür batılından ve tüm cahiliye sistemlerinden beriyiz.
    Biz batıl olan sistemlerin yöneticilerinden beriyiz.
    Burda neyi kast ettiniz?

    • Dicle Şafak dedi ki:

      Öncelikle makaleyi bir bütün olarak yeniden okuyup, “islam’ın dışında olan sistemlerin tamamına “cahiliye” denir. ” cümlesinde, sorunuza cevap alacağınızı umuyorum.
      “Toplum” ifadesinden kastımız ise; buğzumuz bu topluma ya da şahıslara degildir. Fiillerine ve fikirlerinedir.
      Toplum da hâkim olan düşünce, cahiliyye düşüncesidir.
      Bu durumda bizim görevimiz; toplumu değil, toplumun düştüğü yanılgıyı red etmek ve bu zihniyet ile mücadele etmektir…
      Bu iki hususu birbirinden iyi ayırt etmek lazım.
      “Kafire karşı gelmek ile kafirin fikrine karşı gelmeyi karıştırıyoruz. Kafirin şahsına değil küfrüne buğzediyoruz ve küfrü reddediyoruz…”
      Cümlemizde ifâde eksikliği olabilir.
      Yukardaki cümleyi biraz daha açıp, Tevhid Öğretmenimiz Hz. Ibrahim’den örnek vererek, meramımızı delillendirmek istedim.
      Hz. Ibrahim, puta tapan kavmi için ne demişti?
      “Ben sizin yaptıklarınızdan beriyim!”
      Hz. Ibrahim onlarla beraber oldu. Kavmini, toplumunu bırakıp gitmedi. Kaçmadı… Yani onlarla tebliğini sürdürdü. Ancak onların kabullendiği hayatı ve inancı kabullenmedi.
      Bizler bu hassas dengeyi bu Batıl Sistem de kurmayı başarmalıyız.
      Bizim bu toplumla savaşımız yok. Toplumun yanlış ve batıl fikirleri ile mücadelemiz var.

  2. Remziye Bayraktar dedi ki:

    Dicle Hocam maşaALLAH çok güzel yazdırılmış tebrik ederim? Üstad Said Nursi ‘nin Şu sözleri medeniyet Ve deniyet Kelimelerinin Tefrikini En iyi şekilde Açıklayacaktır…
    …yeni yetişen nesiller bu ilim ve fenleri okudukları; hem tabiiyyun ve maddiyyunun din ve maneviyat aleyhindeki neşriyatı; hem küfr-ü mutlak cereyanı ki, hiçbir din ve maneviyatı tanımayan ve Allah’a iman hakikatına karşı muaraza ederek dinsizliği neşreden, İslâmî fikri zedeleyen ve bütün beşeriyeti tehdid eden, yeni nesillere ve gençliğe imansızlık fikr-i küfrîsini aşılamak isteyen kitab, broşür, gazete gibi neşir vasıtalarının İslâm ve iman düşmanlarınca ön plâna alındığı böyle acib ve dehşetli bir zamanda elbette Risale-i Nur’a, okunmasına, neşredilmesine şiddetle ihtiyaç ve zaruret var.
    Barla – 7

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir