İslam’da ve Düzeltmek İstediği Cahiliyede Kadın

İslâm’ın içine indiği ve insanını düzelttiği cahiliye dönemi ile İslâm’ın hükümlerine çağ dışı veya zamana uymuyor diyen modern cahiliye dönemi arasında zihniyet olarak fazla bir fark yoktur. Fakat yaşam olarak bugün içinde yaşadığımız cahiliye dönemi, İslâm’ın düzelttiği cahiliye döneminden çok daha beterdir. Bugün insanlık sadece bilim, teknik ve teknolojide ilerlemedi. Aynı zamanda geçmiş bütün cahiliye dönemlerinin tüm ahlâksızlık, gayri insanilik, çirkeflik ve rezilliklerini içinde barındırarak bu açılardan da epey ileri düzeydedir. Buradan hareketle ilâhi mesajların amacı, bozulmuş insanlığı düzeltmektir. Buna karşın bozularak beşeriyete uydurulması için gönderilmiş ilâhi bir mesaj düşünülemez.

Şu halde bozulmuş beşeriyetin, düzeltici ve ıslah edici İslâmî ahkâm ile düştüğü tezatın sorumluluğunu İslâm’ın hükümlerinde aramak, ancak İslâm düşmanlarının işi olur. Zira Kur’an’ın bize haber verdiği üzere her peygamberin gönderildiği cahiliye devrindeki sapkınlar; her olumsuzluğu, babalarından miras aldıkları kültür ve medeniyetleriyle uyumlu olmayan, aksine ıslah etmeye çalışan ilâhi mesajlara yüklerdi. Bununla birlikte, yaşadıkları çağa uymuyor anlamında eskilerin hikâyeleri olarak yaftalarlardı. [1]

Eğer günümüzün vakasını da Kur’an’ın perspektifi doğrultusunda analiz edersek, eskilerden sadece daha gelişmişlik açısından farklı olduğunu göreceğiz. Dolayısıyla modern cahiliye devrindekilerin tarihtekilerle aynı minval üzere olması, mü’min için şaşırtıcı değildir. Mü’min ise, duruma tamamen farklı bakar. İlahi mesaja iman etmiş, doğruluğuna şüphe barındırmaksızın inanmış bir benlik, beşeriyetin ilâhi mesaja uymak zorunda olduğunu ve bunun onun yararına olacağını iyi bilir. [2] Yoksa İslâm’ın bir amacı, hedefi ve gayesi kalmaz zaten. 

Özellikle mü’mine bir kadın şunu çok iyi anlamalıdır ki; insanın heva ve hevesinin ürünü olan beşerî düzenlerin hâkim olduğu bütün cahiliye dönemlerinde kadın, dişiliğinden dolayı değer verilmeye layık görülmemiştir. Bu durum insanlık tarihinin en eski dönemlerinden günümüze kadar hep böyle gelmiştir. Bazen sadece bir zevk aracı, bazen eğitimli bir hayvan, bazen miras alınan bir mal, bazen kocası öldüğünde yaşamaya hakkı kalmayan bir varlık, bazen kamusal bir cinsel tatmin aracı, bazen doğumuyla yüz kızartıcı ve bu yüzden sağ olarak gömülmeyi hak etmiş bir evlat, bazen cadı vs. olarak görülmüştür.

Kadın da her cahiliye döneminde, hakkındaki düşüncenin doğru olmadığını kanıtlamak adına soyunmuş, boyanmış, erkeğin gözüne ve zevkine hitap etmeye çalışmış, kısaca dişiliğiyle erkeği etkilemek için ne gerekiyorsa onu yapmaya kalkışmıştır. Bugün de durum farklı değildir. Günümüzde Feminizm olarak bilinen ve sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve hukuki anlamda kadını ön plana çıkaran dünya görüşü de aslında bundan başka bir şey değildir. Yani kadın toplumda varlık göstermek ve değer görmek adına soyunma, boyanma, türlü şekillerde dişiliğini gösterme zorunluluğunu hissetmektedir.

İslâm ise kadına diyor ki: Sen dişiliğinle değerlisin. Allah seni belli görevler için belli bir fıtratta yaratmış ve ona göre sana yükümlülük yüklemiştir. Bu anlamda erkek ile aynısın, yeryüzünün halifesi olarak erkeğin ortağı ve diğer yarısısın. Dolayısıyla dişiliğini göstermek suretiyle kendini erkeğe kanıtlamaya ihtiyacın. Diğer bir ifadeyle böyle bir şey yapmak zorunda değilsin, böyle bir derdin olmamalıdır. Her zaman ve her durumda hayatın bir parçası, erkeğin tamamlayıcısısın. [3] Sen, nev-i cinsine özgü bir değere sahipsin ve senin gibi iman ile Allah’ın boyasına boyanmış erkek, bunun farkındadır.

Bu sebeple anne olarak ayrı, eş olarak ayrı, kız kardeş olarak ayrı ve kız evlat olarak ayrı bir yere sahipsin. Her konumunda mü’min erkek için farklı bir değerin vardır. Allah Teâlâ bunu senin bir hakkın olarak mü’min erkeğe yüklemiştir. Şu halde kendini kanıtlamak için ayrıca bir çaba göstermene gerek yoktur. Bununla birlikte, sen çok değerli ve çok kıymetlisin. O derece ki; öyle her isteyen istediği zaman sana ulaşamaz. Özellikle fıtratı bozulmuş sapkın ve alçalmışlar, senin yakınından bile geçemezler. Onun için çok yakının dışındaki erkeklerin gözünden bile özenle korunmalısın. Zira sen, herkesin görmemesi gereken paha biçilmez bir inci ve narin bir varlıksın…      

Özetle bütün cahiliye dönemlerindeki bozulmuş beşeriyetin kadına yaklaşımı, farklı bakış açılarıyla aynı sonuca çıkmış ve kadını fıtratının dışına itmiştir. Buna karşın, beşerî ideolojilerle bozulmuş insanı düzeltmek için peygamberler vasıtasıyla gönderilmiş ilâhi mesaj, kadını da fıtratına dönmeye çağırmıştır.

————

[1] Enam: 6/25, Enfal: 8/31, Nahl: 216/4, Mü’minun: 23/83, Furkan: 25/5, Neml: 27/68, Ahkaf: 46/17, Kalem, 68/15, Mütaffifin: 83/13

[2] Nisa: 170

[3] Ahzab: 33/35

“Rabbine Teslim Olan Müslümanlara” adlı çalışmamızdan alıntıdır, 

Burhanüddin Aldiyai

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir